Meslekten Çıkarma Disiplin Cezası

Meslekten Çıkarma Disiplin Cezası ve İzlenebilecek Hukuki Yollar başlıklı yazımızda, genel olarak disiplin cezası türlerinden ve özel olarak meslekten çıkarma disiplin cezası ile devlet memurluğu görevinden çıkarma disiplin cezasını bu yazıda ele aldık.

Meslekten Çıkarma Disiplin Cezası
Meslekten Çıkarma Disiplin Cezası

A)    Genel Olarak Disiplin Cezası Türleri ve Hukuki Boyutları

Disiplin yaptırımları, kurum veya mesleğin iç çalışma düzeni ve kurallarına ilişkin bu kurallara uyma yükümlülüğü olanların, kurallara aykırılık halinde uygulanan  işlemlerdir. Disiplin yaptırımlarının, kurumların iç işleyişinde düzenin korunmasını sağladığını, kamu hizmetinin daha iyi bir şekilde gerçekleştirilmesi ve dolayısıyla kamu yararı amacı güttüğü açıktır.

Kamu görevlilerinin disiplin suçları nedeniyle meslekten çıkarılması, bu disiplin yaptırımlarının bür örneği olup kamu yönetiminin önemli bir parçasıdır. Ancak bu süreç, hukuki güvenceler ve adil yargılanma hakkı çerçevesinde yürütülmelidir. Çünkü, kamu hizmetinin iyileştirilmesi veya kamu yararının öncülenmediği herhangi bir disiplin yaptırımı esasında temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasına engel teşkil edecektir (Kandemir 34).

Disiplin cezalarının niteliklerine göre üçe ayrıldığını söylemek mümkündür. Bunlar sırasıyla manevi nitelikli, mali nitelikli, tasfiye edici nitelikli disiplin cezalarıdır. Kınama ve uyarma manevi nitelikli cezalarına, kademe ilerlemesinin durdurulması nedeniyle yoksun kalınan mali haklar ile aylıktan kesme mali nitelikli disiplin cezalarına, meslekten çıkarma, kamu görevinden çıkarma, devlet memurluğundan çıkarma, öğrencilikten çıkarma, vb. de tasfiye edici nitetlikte disiplin cezalarına örnektir (35).

Tasfiye edici nitelikteki disiplin cezalarının diğer iki türdeki kurum düzenini koruma ve kişilerin ıslah edilmesi anlayışına kıyasla bağları koparma maksadı güttüğünü dikkate aldığımızda bunun kişiler açısından ağır sonuçları doğduğu izahtan varestedir.

Disiplin cezaları uygulanırken diğer idari işlemlerden farklı olarak bir dizi usul işlemleri takip edilmektedir. Bu noktada idarenin bu işlemler sırasında bir nevi yargısal fonksiyon ihtiva eden disiplin cezasını uygulamak için hazırlık işlemleri olmaktadır. Disiplin soruşturması bunlara bir örnektir.

Disiplin cezaları uygulanmadan önce hem doktrin hem yerleşik içtihatlar uyarınca hem pozitif hukukta disiplin soruşturması yapılması gerektiği kabul edilmektedir. Bu noktada bu disiplin soruşturmalarını yapanların disiplin soruşturması neticesinde karar verecek kişiler arasında olmamaları da gerekmektedir.

Bununla birlikte idari yaptırım kararlarının gerekçeli olması da yine yakın tarihli Danıştay kararları ve öğretide savunulmakta olup disiplin soruşturması neticesinde verilen disiplin cezalarının gerekçelilik ilkesi doğrultusunda verilmemesi bir iptal sebebi olarak değerlendirilecektir. Disiplin yaptırımlarının gerekçeli olması ilkesinin diğer kaynakları arasında da adil yargılanma hakkı ile Anayasa m. 129 uyarınca memurlara verilen disiplin cezalarının savunmaları alınmadan verilemeyeceği hükmü dayanak gösterilebilir.

Disiplin cezalarının verilmeden önce yapılacak hazırlık işlemlerinde, disiplin soruşturmasında, disiplin suçunun kesin delillerle tespiti ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılması gerekmektedir. Bu hususlar disiplin soruşturması raporunda yer almalı ve yaptırım kararı bu rapor üzerine verilmelidir.

Savunma alınması da hazırlık işlemleri arasında yer almaktadır, hakkında disiplin soruşturması başlatılan kişinin savunmasının alınması dinlenilme hakkının gerçekleştirilmesine olanak sağlamaktadır.

Disiplin soruşturması sonucunda uygulanan disiplin cezaları, ilgili kişiler için önemli sonuçlar doğurabilir. Bu sonuçlar, kişinin mesleki kariyeri, mali durumu ve hatta toplumdaki itibarı üzerinde derin etkiler yaratabilir. Bu nedenle, disiplin cezalarına karşı hukuki yolların açık olması ve bu yolların etkin bir şekilde kullanılabilmesi büyük önem taşır.

Bir kamu görevlisine veya öğrenciye uygulanan disiplin cezası, hukuki bir süreç içerisinde değerlendirilmelidir. Bu süreç, idari kararların yargısal denetimi altında gerçekleşir. İdari işlemler ve kararlar, Anayasa ve diğer yasal düzenlemeler çerçevesinde, idarenin yargısal denetimine tabidir. Disiplin cezalarına karşı itirazlar, bu denetimin bir parçası olarak görülebilir.

Özellikle meslekten çıkarma gibi ağır disiplin cezaları söz konusu olduğunda, bu itiraz süreci daha da kritik hale gelir. Meslekten çıkarma, kişinin mesleki yaşamını tamamen sonlandıran ve gelecekteki kariyer fırsatlarını ciddi şekilde sınırlayan bir yaptırımdır. Bu tür bir cezanın uygulanması, sadece kişinin şu anki iş ve mali durumunu değil, aynı zamanda uzun vadedeki mesleki ve toplumsal konumunu da etkiler.

Bu cezalara karşı izlenmesi gereken hukuki yollar, genellikle idare mahkemelerine başvurmayı içerir. Bu başvurular, ilgili kişilerin savunmalarını sunmalarına ve idarenin aldığı kararın hukuka uygunluğunun yargısal olarak değerlendirilmesine olanak tanır. Yargısal denetim, idari işlemlerin hukuka uygunluğunu sağlamakla kalmaz, aynı zamanda bireylerin uğrayabileceği haksızlıkların ve zararların önlenmesine katkıda bulunur.

Sonuç olarak, disiplin cezalarına karşı hukuki yolların varlığı ve etkin kullanımı, adil bir yönetim sisteminin temel taşlarından biridir. Bu yollar, bireylerin haklarını korumanın yanı sıra, idarenin kararlarının da hukukun üstünlüğü ilkesi çerçevesinde değerlendirilmesini sağlar. Böylece, hem bireylerin hakları korunur hem de idari kararların hukuka uygunluğu teminat altına alınmış olur.

B)    Meslekten Çıkarma Disiplin Cezası, Memuriyetten Çıkarma Disiplin Cezası ve Hukuki Boyutları

Meslekten çıkarma kamu görevlisi olarak polis, hakim, savcı, öğretim üyesi gibi meslek alanlarında görev icra edenlere yönelik bir disiplin yaptırımıdır. Meslekten çıkarma halinde çıkarılmış olunan meslek icra edilemese de gerekli şartlar mevcut olması halinde başka bir devlet memurluğu görevini icra etmekte engel yoktur.

Devlet memurluğundan –memuriyetten- çıkarma disiplin yaptırımı ise çok ağır sonuçlar doğuran, hem kişinin memuriyetten doğacak bütün haklarını kaybetmesine ve bir daha devlet memurluğu yapamamasına yol açan hem de idarenin yetişmiş olan tecrübeli personelini kaybetmesine vesile olan bir disiplin cezası olduğundan, ancak diğer yapıcı imkanların fayda veremeyeceği hallerde son seçenek olarak gündeme gelmelidir.

Meslekten çıkarma ve devlet memurluğundan çıkarma disiplin cezalarının farklı kamu personeli türleri açısından farklı şekillerde düzenlendiği görülmektedir. Yükseköğretim Kanunu’nda intihal suçu için meslekten çıkarma öngörülmüşken kamu görevinden çıkarma cezası için ise DMK’da düzenlenen devlet memurluğundan çıkarma cezası öngörülen disiplin suçları öngörülmüştür.Yine kolluk personeli için de bu dual düzenleme şeması bulunmaktayken HSKn’da meslekten çıkarma disiplin cezasının yaptırımının bir daha mesleğe alınmamak üzere göreve son verilmesi olduğunu görmekteyiz. Dolayısıyla çalışılmakta olan kuruma göre düzenlemelerde farklılıklar olduğu açıktır. Bu noktada hukuki süreçlerin de bu hususları dikkate alarak sürdürülmesi gerekmektedir.

Meslekten çıkarma disiplin cezalarına çarptırılan kişilere karşı tesis edilen işlemler birer idari işlem olarak idari yargı merciilerine taşınıp yargısal denetimi yapılabilir, yani bu işlemlere karşı idare mahkemelerinde işlemlerin iptali istemiyle dava açılabilir.

İptal davaları, bireylerin hukuki haklarını kullanmaları ve adil bir yargılama süreci talep etmeleri çerçevesinde açılır. İdari işlemin hukuka uygunluğu, mahkeme tarafından incelenerek bir iptal kararı verilebilir. İdari işlemin iptal edilmesinin ardından göreve iade, kişinin mesleki yaşamına yeniden başlamasını temsil eder. Bu aşamada, birey maddi ve manevi anlamda zararlara maruz kalmış olabilir. Bu zararların giderilmesi amacıyla tam yargı davası açılması da mümkündür. Tam yargı davası, kişinin karşılaştığı maddi ve manevi zararlarının belirlenmesi ve giderilmesi sürecidir. Göreve iade edilen kişinin yoksun kalınan mali haklarına ve sair zararlarına bu şekilde ulaşması mümkündür.

Maddi tazminat, meslekten uzaklaştırılma sürecinde bireyin karşılaştığı maddi kayıpların giderilmesini kapsar. Bunlar, gelir kayıpları, sosyal güvenlik haklarının kaybı ve kariyer gelişim fırsatlarının yitirilmesi gibi unsurları içerebilir. Mahkeme, bu kayıpların hesaplanmasında çeşitli faktörleri dikkate alır.

Manevi tazminat, meslekten çıkarılma sürecinde bireyin yaşadığı manevi zararların telafisine yöneliktir. Bu zararlar, itibar kaybı, psikolojik etkiler ve mesleki prestijin zarar görmesi gibi faktörleri barındırabilir. Manevi tazminatın miktarı, mahkeme tarafından olayın özgül koşullarına bağlı olarak belirlenir.

Tam yargı davasında, zararın ve bu zararın idari işlem kaynaklı olduğunun kanıtlanması gereklidir. Bu süreçte, bireyin maddi ve manevi zararlarına ilişkin somut kanıtlar sunması büyük önem taşır. Mahkeme, bu kanıtları değerlendirerek zararın boyutunu ve tazminat miktarını belirler.

Sonuç olarak, meslekten çıkarma ve devlet memurluğundan çıkarma gibi disiplin cezalarını inceledik. Bu tür cezalar, ağır sonuçlara yol açabilen ve çeşitli prosedürlerin ardından uygulanabilen önemli işlemlerdir. Bu süreçlerin hukuka uygunluğu bazı durumlarda sorgulanabilir. Bu sebeple, eğer bir hukuka aykırılık iddiası varsa, mağdur olan kişilerin idare aleyhine iptal davaları açma hakları bulunmaktadır. Ayrıca, göreve iade edilmeleri durumunda, yaşadıkları maddi ve manevi zararları tazmin etmek için tam yargı davaları aracılığıyla maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmaları mümkündür.

Kaynakça

Kandemir, Barış. “Kamu Görevinden Çıkarma Işleminin Hukuki Niteliği.” Ankara Üniversitesi, 2019.

Diğer yazılarımıza göz atmak için linke tıklayabilirsiniz.

Av. Muhammed Ali TOSUN

Sosyal Medyada Bizi Takip edin

https://www.facebook.com/kapitalhukuk

https://www.instagram.com/kapitallegal/

https://tr.linkedin.com/company/kapi%CC%87tal-hukukv

Son Yazılar

Hukuki Yardım Al

Danışmak istediğiniz her konuda bize ulaşın!

BİZE ULAŞIN