YABANCILAR İÇİN TEMİNAT YATIRMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ

Bu yazımızda Türkiye’de yasal yollara başvuracak olan yabancılar için teminat yatırma yükümlülüğü ele alınacaktır.

GİRİŞ

Türk mahkemelerinde, dava veya icra aracılığıyla yasal yollara başvuran yabancı gerçek veya tüzel kişilerin, yargılama ve takip giderleriyle karşı tarafın zarar ve ziyanını karşılamak üzere mahkemenin belirleyeceği teminatı gösterme yükümlülüğü ve çeşitli muafiyet durumları 5718 sayılı ve 12.12.2007 tarihli Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’unda düzenlenmiştir. İşbu kanunun 48. Maddesi’nde hem teminat yükümlülüğü hem de karşılıklılık ilkesi nezdinde muafiyet durumu açıklanmıştır. Yabancılık esası tüzel kişiler bakımından, statülerindeki idari merkezlerine göre belirlenmektedir. İdare merkezinin yabancı bir ülkede bulunması halinde tüzel kişi yabancı sayılmaktadır. İdare merkezinin Türkiye’de bulunduğu hallerde ise Türk tüzel kişisi sayılmaktadır.

TEMİNATTAN MUAFİYET DURUMU VE KARŞILIKLILIK ESASI

Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un 48. Maddesinde teminattan muafiyet halinin düzenlendiği 2’nci fıkrada; mahkemenin dava açanı, davaya katılanı veya icra takibi yapanı karşılıklılık esasına göre teminattan muaf tutacağını bildirilmiştir. Karşılıklılık esası, mahkemenin dava açanı, davaya katılanı veya icra takibinde bulunan yabancının mensup olduğu devlette Türk Vatandaşları için de aynı muafiyetin tanınması olarak açıklanabilir. Türk Milletlerarası Özel Hukuku kapsamında Karşılıklılık, akdi kanunu ya da fiili olarak üç şekilde sağlanabilir. Bu esas aşağıdaki ilgili Yargıtay kararında da aşağıda detaylıca görülebilir “Türk hâkimi, yabancı davacının, davaya katılanın veya icra takibinde bulunanın vatandaşı olduğu ülke ile Türkiye arasında karşılıklılık (mütekabiliyet) var ise, bu kişiyi teminattan muaf tutacaktır. Karşılıklılık, iki devlet arasında imzalanan (iki taraflı) anlaşma veya iki devletin de taraf olduğu uluslararası (çok taraflı) anlaşma ile sağlanabileceği gibi, kanuni veya fiili karşılıklılık şeklinde de sağlanabilir. 1954 tarihli Hukuk Usulüne Dair Lahey Sözleşmesi olup, anılan sözleşmenin 17. maddesinde; âkit devletlerden birinde ikamet eden ve diğer bir devletin mahkemeleri huzurunda davacı veya müdahil olarak bulunan âkit bir devletin vatandaşlarından yabancı olmaları sebebi ile herhangi bir teminat istenemeyeceği düzenlenmiştir. İlk derece mahkemesine şikâyet yoluyla başvuran donatan şirketin Marshall adalarında kurulu olduğu belirtilmiş olmakla, mahkemece şikayetçinin teminat muafiyetinin bulunup bulunmadığı hususunda, hükme dayanak oluşturacak nitelikte bir araştırma yapılmadığı anlaşılmaktadır.” (12. Hukuk Dairesi 2019/566 E., 2020/714 K.)

Uluslararası sözleşmelerin akdi durumunda teminat gösterme durumu ve muafiyeti

Teminattan muafiyet için akdi karşılıklılık esasına dayanarak teminat göstermesi gereken gerçek ya da tüzel kişi davacı, muadil ya da icra takibi yapan tarafın vatandaşı olduğu devlet arasında teminattan muafiyeti öngören ikili ya da çok taraflı anlaşma gereksinimi aranır. Bu çok taraflı sözleşmeler arasında en geniş kapsamlı olan 1954 tarihli Hukuk Usulüne Dair Lahey Sözleşmesinin 17. Maddesi: “Akit Devletlerden birisinde ikamet eden ve diğer bir Devlet mahkemeleri huzurunda davacı veya müdahil olarak bulunan Akit bir Devletin vatandaşlarından yabancı olmaları veya o memlekette ikametgâh veya meskenleri bulunmaması sebebiyle, ne isim altında olursa olsun, herhangi bir teminat veya depozito istenemez. Aynı kaide mahkeme masraflarını karşılamak için davacı veya müdahilden istenen tediyata da tatbik olunacaktır. Akit Devletlerin, vatandaşlarının ikamet şartı olmaksızın teminat akçesinden veya mahkeme masraflar karşılığı tediyattan muaf tutulmalarını derpiş̧ ettikleri sözleşmeler tatbik olunmaya devam edilecektir.”
YABANCILAR İÇİN TEMİNAT YÜKÜMLÜLÜĞÜ
YABANCILAR İÇİN TEMİNAT YÜKÜMLÜLÜĞÜ
Sözleşmenin bu maddesi çeşitli uzmanlar tarafından, muafiyet durumunun tüzel kişileri de kapsayacak şekilde yorumlanabileceğini belirtmiştir. Sözleşme tarafları bir ikamet şartı olmaksızın teminat yükümlülüğünden karşılılık ilkesi gereğince herhangi bir şekilde teminat yükümlülüğü taşımaz. Türkiye’nin de tarafı olduğu 45’ten fazla ülke için geçerli olan sözleşmede, ülkeler arasında ek protokoller bulunabileceği gibi sözleşme taraflarında değişiklik olması da mümkündür. En doğru bilgi için profesyonel danışmanlık almak yararınıza olacaktır. Bir başka sözleşme de Avrupa İkamet Sözleşmesi’nin 9. Maddesi nezdinde “1. Davacı veya müdahil olarak Akit Taraflardan birinin mahkemeleri önüne çıkan diğer bir Akit Taraf uyruğundan, Akitlerden birinin ülkesinde ikametgâhı veya mutad meskeni bulunduğu takdirde gerek yabancı sıfatından dolayı gerek o memlekette ikametgâh veya meskeninin bulunmaması sebebiyle, ne şekil altında olursa olsun, hiçbir teminat veya depozito akçesi talep edilmez.
  1. Aynı kural, mahkeme masraflarını teminat altına almak için davacı veya müdahilden yapması istenecek ödeme için de uygulanır.
  2. Yukarıdaki bentlerden birine göre veya davanın görüldüğü ülkenin hukuku uyarınca teminat, depozito veya ödemelerden bağışık tutulmuş davacı veya müdahile hükmedilen mahkeme masrafları ve sair giderlere ilişkin mahkûmiyet kararları diplomatik kanaldan yapılacak istem üzerine, diğer Akit Taraflardan birinin ülkesindeki yetkili makamca, herhangi bir harç ödenmesi gerekmeksizin yerine getirilebilir.”
Bu sözleşmenin 10’dan fazla üyesi olup, üyelerden İrlanda ve İngiltere’nin ek çekinceler ve ek kapsamlar dahilinde farklı uygulamalara yer verebileceği gözlemlenmektedir. Aynı zamanda çok taraflı sözleşmelerin dışında Türkiye’nin Arnavutluk, Azerbaycan, Almanya, Cezayir, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti gibi 45’ten fazla ülke ile karşılıklı anlaşması bulunmakta olup her ülke için ayrı hükümler ve durumlar düzenlenmiştir. Sözleşme tarafı ülkeler dışında da teminat yükümlülüğü ve muafiyet durumları düzenlenmiştir.

Vatansızlar ve Mültecilerin Durumu

Türkiye’nin de taraf olduğu Vatansız Kişilerin Statüsüne İlişkin Sözleşmenin 16. Maddesine göre vatansız bir kişi sözleşmenin tarafı olan Devletlerin ülkelerinde hukuk mahkemelerine başvuruda bulunabileceği gibi teminat yükümlülüğünden sorumlu olup, muafiyet konusunda ikametinin bulunduğu ülke vatandaşlarıyla aynı muameleyi görür. Mülteciler ise 1951 tarihli Mültecilerin Hukuksal Statüsüne Dair Cenevre Sözleşmesini coğrafi sınırlama şartı ile imzalayan Türkiye Cumhuriyeti’nde geçici uluslararası koruma statüsünden faydalanır. Sözleşmedeki coğrafi sınırlama şartı, Avrupa Konseyi üyesi ülkeler dışından gelen mültecileri kapsar. Sözleşmenin 16. Maddesinde, mültecilerin sürekli ikamet ettikleri tüm taraf ülkelerin toprakları üzerindeki hukuk mahkemelerine başvurabileceklerini, muafiyet şartı taraf devletler için teminat şartı aramamakta, sözleşme dışında ülkelerde karşılıklılık ilkesine tabi olduklarını öngörmektedir.

Mavi Kartlıların Statüsü

Bir diğer statü ise Mavi Kartlılar için 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu’nda düzenlenen, Çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybeden kişilere tanınan hakları içerir. Madde 28’de düzenlendiği üzere Mavi Kartlarının ibrazı üzerine Milli güvenlik ve kamu hizmeti dışında, Türk vatandaşlarına tanınan haklardan yararlanmaya devam ederler.

Teminattan muafiyet öngören dava konuları

Bazı uluslararası sözleşmelerin maddeleri ise dava konusuna göre muafiyet sağlandığını öngörmektedirler. Örnek olarak anlaşmaların neleri düzenlediği sıralanacak olursa;
  1. Uluslararası Demiryolu Taşımalarına İlişkin Sözleşme: COTIF madde 18’e göre sözleşmeye dayalı hukuki davalarda teminat istenmediğini,
  2. Karayolu ile Eşya Taşıma Sözleşmesi: CMR madde 31 uyarınca sözleşmenin kapsamında bulunan taşımalardan doğan davalarda teminat gereği olmadığını,
  3. Çocukların Velayetine İlişkin Kararların Tanınması ve Tenfizi ile Çocukların Velayetinin Yeniden Tesisine İlişkin Avrupa Sözleşmesi’nin 5. Maddesi uyarınca devlet tarafından mahkeme masrafları ve avukat masrafları dahil, alınan önlemler için teminat yükümlülüğü olmadığı belirtilir.
  4. Aile davalarında ise Uluslararası Çocuk Kaçırmanın Hukuki Veçhelerine Dair Lahey Sözleşmesi 22. Maddede düzenlenen, hukuki ve idari davalar için hiçbir teminat yükümlülüğü bulunmamaktadır.
  5. Ayrıca Nafaka Yükümlülüğü Konusundaki Kararların Tanınmasına ve Tenfizine İlişkin Sözleşme içeriğinde ise kararın verildiği devlette adli yardımdan yararlanmakta olan nafaka alacaklısı, tanımaya veya tenfize dair bütün usul işlemlerinde de bu yardımdan yararlanacağından bir teminat istenmez.
Avukat İzmir olarak, hukuki konularda size rehberlik etmek ve sorularınıza cevap vermek için buradayız. Diğer yazılarımıza göz atmak için linke tıklayabilirsiniz. Juriste Baran İSTANBULLU Av. Muhittin KURNAZ Sosyal Medyada Bizi Takip edin https://www.facebook.com/kapitalhukuk https://www.instagram.com/kapitalhukuk/ https://tr.linkedin.com/company/kapi%CC%87tal-hukuk    

Son Yazılar

Hukuki Yardım Al

Danışmak istediğiniz her konuda bize ulaşın!

BİZE ULAŞIN