MESKENİYET İDDİASI – MESKENİYET ŞİKAYETİ NEDİR?
İcra takip aşamalarından biri olan haciz aşaması, alacaklının alacağına kavuşması için yasal bir hak ve yetki kullanımıdır. Ancak bu hakkın kullanımına, sosyal devlet ilkesi gereğince birtakım sınırlamalar getirilmiştir. İcra ve İflas Kanunu’nun 82.maddesinde “haczedilemez mal ve haklar” düzenlenmiştir. Kanun maddesinin 1.fıkrasının 12 numaralı bendinde borçlunun haline münasip evi haczedilemez mallar arasında sayılmıştır. Haczedilemez malların haczedilmesi halinde ise şikayet yoluna başvurma imkanı tanınmıştır. Bu yazımızda meskeniyet iddiasını ve meskeniyet şikayeti kurumunu açıklayacağız.
Haline Münasip Ev Kavramı
Müstakil ev, apartman dairesi, bir ev veya apartmandaki (bunların üzerinde bulunduğu taşınmazdaki) paylı mülkiyet veya elbirliği mülkiyeti payı İİK m.82/12 anlamında ev (mesken) olarak kabul edilmektedir.
Haciz aşamasında bir evin “haline münasip ev” olup olmadığına borçlunun sosyal durumuna ve ailesinin ihtiyaçlarına bakılarak icra müdürü tarafından karar verilir. Yargıtay’a göre; “borçlunun ailesi” ifadesinden borçluyla bir arada yaşayan ve borçlunun bakmakla yükümlü olduğu kimseler anlaşılmaktadır.
Hacze konu olan mesken, haciz anındaki durum içerisinde borçlunun ve ailesinin sosyal statüsüne, aylık gelir gider durumuna göre lüks sayılabilecek bir yer olabilir. Borçlu ve ailesinin ihtiyaçlarından fazlasına cevap veriyor olabilir. Borcunu ödeyemeyen borçludan beklenilen, mevcut durumuna göre lükse kaçmadan hayatını devam ettirmesidir. Mevcut durumu ile sosyal yaşantısı çelişkiler içeren borçlunun haczedilmezlik iddiası nihayetinde dikkate alınmayacaktır.
Meskeniyet İddiası
“Evin haczedilemeyeceğini ileri sürmek” meskeniyet iddiasıdır ve bu iddiayı öne sürmek imkanı borçluya tanınmıştır. Bu iddianın öne sürülmesi şikayet niteliğindedir ve bu şikayet icra mahkemesine yapılmalıdır.
Yargıtay kararlarıyla da sabit olduğu üzere, borçlunun meskeniyet iddiasında bulunabilmesi için o evde bizzat oturuyor olması aranmayıp borçlunun birden fazla evinin olması da meskeniyet iddiasında bulunmak için engel görülmez. Eğer borçlunun ihtiyacı var ise borçlu ve ailesi için borçluya birden fazla ev bırakılması dahi söz konusu olabilir. Ancak unutulmamalıdır ki burada amaç, borçluyu mağdur etmeden alacaklıyı alacağına kavuşturmaktır. Bu sebeple borçlunun iki evinin bulunması borçlu ve ailesinin ihtiyaçlarını fazlasıyla karşılayan hatta lükse kaçan bir durum teşkil ediyorsa bu iki ev de satılarak borçluya ihtiyaçlarını karşılayan normal bir ev parası bırakılır.
Borçlunun ev sahibi olduğu ancak kirada oturduğu durumlarda başka bir evi yoksa kiradaki evinin kirasının haczedilemeyeceği kabul edilmiştir. Her ne kadar borçlu ev sahibi olsa ve kira geliri elde etse dahi kendisi de kira ödemektedir. Ancak elde ettiği kira geliri ile ödediği kira geliri arasında takip borçlusu adına ciddi bir kâr elde etme durumu var ise aradaki fark haczedilebilir.
Aile Konutu Meskeniyet İddiasına Konu Olabilir mi?
Aile konutu kavramı Türk Medeni Kanunu madde 194’te düzenlenmiştir. Eşlerin evlilik birliğinin devamı süresince hayatlarını ortak olarak devam ettirme iradesi ile hayatlarının merkezi durumuna getirdikleri konut, aile konutu olarak anlaşılmaktadır. Aile konutu ile borçlunun haline münasip evinin her zaman aynı yerler olması beklenemez. Borçlunun bir yazlık evi haline münasip evi iken başka bir evi ise aile konutu olabilir.
Aile konutu ile borçlunun haline münasip evi kavramlarının aynı meskende birleştiği durumlarda, borçlu eşin meskeniyet iddiasından feragat etmesinde diğer eşin rızasının aranıp aranmayacağı sorusuna öğretide bir görüş; Türk Medeni Kanunu madde 194 karşısında İcra İflas Kanunu madde 82,1/12’nin özel hüküm olmasından dolayı haczedilmezlikten feragatte diğer eşin rızasının aranmasına gerek yok demektedir.
Meskeniyet İddiasından Feragat
Borçlunun haczedilen taşınmazı onun haline münasip evi olabilir. Ancak borçlu yine de bu evin haczedilmesine rıza gösterebilir. Bu durumda borçlunun meskeniyet iddiasından feragati söz konusu olacaktır. Feragat, açıkça rıza gösterme şeklinde olabileceği gibi süresinde meskeniyet şikayetinde bulunmama halinde zımni olarak da yapılmış olabilir. İcra İflas Kanunu m.83/a maddesine göre haczi caiz olmayan mal ve hakların haczedilebileceğine dair önceden yapılan anlaşmalar geçersizdir. Borçlu ancak haciz sırasında ve haciz işleminden sonra bu iddiayı ileri sürme hakkından feragat edebilir.
Meskeniyet iddiasından feragat anlaşmasını kimlerin yapabileceği ve anlaşmanın kimlere karşı bağlayıcı özellik taşıyacağı üzerinde durulması gereken bir başka husustur. Borçlunun bu anlaşmayı yapabileceği açıktır. Burada cevap aranan, borçlunun tek başına böyle bir anlaşma yapmasının haczedilmezlikte menfaati olan diğer kişiler açısından bağlayıcı olup olmadığı sorusudur. Kanunda bu konuda düzenleme mevcut değildir. Yargıtayca benimsenmiş görüşe göre borçlu ile beraber o evde yaşayan kimselerin menfaatleri de göz önünde tutulmalıdır.
Meskeniyet iddiası, bir kişinin bir gayrimenkulu kendi meskeni olarak kullandığını ve bu nedenle o gayrimenkulün haczedilemeyeceğini ileri sürme durumunu ifade eder; İzmirin en iyi avukatı, meskeniyet iddialarının hukuki süreçlerini etkin bir şekilde yönetmek için uzmanlık sağlayabilir. Diğer yazılarımıza göz atmak için linke tıklayabilirsiniz.
Av.Bahadır Gökhan Kaya
Sosyal Medyada Bizi Takip edin
https://www.facebook.com/kapitalhukuk
https://twitter.com/kapital_hukuk
https://www.instagram.com/kapitalhukuk/
https://tr.linkedin.com/company/kapi%CC%87tal-hukuk