Malpraktis, sözlük anlamı olarak kötü uygulamayı ifade eder. Türk Tabipler Birliğine göre malpraktis, “Bilgisizlik, deneyimsizlik ya da ilgisizlik nedeniyle bir hastanın zarar görmesi, hekimliğin kötü uygulaması” şeklinde tanımlamaktadır.
Malpraktis nedir? Komplikasyon – Malpraktis Ayrımı
Komplikasyon, hastaya yapılan ve tıbbi standartlara uygun bir tıbbi müdahale sonucunda ortaya çıkan olumsuz veya istenmeyen, her türlü önleme ve imkâna rağmen öngörülemeyen durumu ifade eder.
Malpraktis ise, tıbbi müdahale sonrası ortaya çıkabilecek olumsuz veya istenmeyen durumun bilinmesi, öngörülmesi ama hekimin bilgi ile tecrübesi ve sahip olduğu medikal donanım sayesinde bu durumun meydana gelmesini önleyebileceği hâlde bunu yapmamasıdır
.Malpraktis dava, bir sağlık profesyonelinin ihmal veya hatalı tedavi sonucu hastaya zarar verdiği iddiaları üzerine açılan bir hukuki süreçtir ve hasta haklarının korunması ve sağlık hizmetlerinin kalitesinin denetlenmesini amaçlar.
Komplikasyon durumunda tıbbi çalışanın hatası yokken malpraktis durumunda tıbbi çalışan kusurludur. Hekim, uygulamayı tıbbi standartlara uygun şekilde gerekli dikkat ve özeni göstererek yapmasına rağmen gelişen komplikasyonlar hastaya zarar vermişse, hasta komplikasyonlar konusunda bilgilendirilip onay alınmışsa, doktor veya hastane zarardan sorumlu tutulmaz.
Malpraktis Davalarında Hekimin Sorumluluğu Nedir?
Hukuki olarak hekimin sorumluluğun doğması için aşağıdaki koşulların birlikte gerçekleşmesi gerekir:
– Doktorun eylemi yasalara aykırı olmalıdır.
– Bir zarar ortaya çıkmalıdır.
– Bu zarar hekimin hatasına bağlı olmalıdır.
– Zararla kusur arasında sebep-sonuç ilişkisi bulunmalıdır.
Bir tıbbi müdahalenin hukuka uygun olabilmesi için,
– Kanunen izin verilmiş bir uygulama olması,
– Müdahalenin hukuken yetkili bir kişi tarafından yapması,
– Uygulamanın belli amaçlara yönelik olması,
– Müdahalenin tıp bilimince kabul görmüş olması,
– Kurallara uygun olarak yapılması ve
– Hastanın müdahaleye rıza göstermesi gerekir.
Hekimin sorumluluğu, ilk olarak tıbbi standartların sağlanmasını içerir. Tıbbi standartları sağlamayan uygulamalar baştan itibaren malpraktis olarak sayılmaktadır. Hekim ayrıca tıbbin gelişimini izlemeli, güncel uygulamaları takip etmelidir. Hekim, ilkel veya doğrulanmamış yöntemleri uygulamaktan kaçınmalı, yüksek risk içeren operasyonları tercih etmemelidir.
Malpraktis sigortası
Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunu’nun 8. maddesine göre, kamu sağlık kurum ve kuruluşlarında çalışan tabipler, diş tabipleri ve tıpta uzmanlık mevzuatına göre uzman olanlar, tıbbi kötü uygulama nedeniyle kendilerinden talep edilebilecek zararlar ile kurumlarınca kendilerine yapılacak rüculara karşı sigorta yaptırmak zorundadır. Bu kapsamda; kamu kurumlarında, özel hastanelerde ve serbest olarak çalışan tüm hekimlerin, zorunlu mesleki mali sorumluluk sigortası yaptırmaları gerekir.
Malpraktis sayılabilecek durumlar nelerdir?
Teşhis hataları: Geç veya yanlış koyulan teşhis, eksik ön muayene alınması, hasta öyküsünün yetersiz alınması, gerekli test ve tetkiklerin yapılmaması durumları örnek gösterilebilir. Kendisinden konsültasyon (uzman görüşü) alınan doktorun kusuru sebebiyle koyulan yanlış teşhis durumunda konsültasyon alınan hekim de malpraktis durumundan sorumlu tutulabilir.
Aydınlatma-onam hataları: Hekimin asli yükümlülükleri arasında bulunan, hastanın gereği gibi aydınlatılması ve hastanın hukuka uygun şekilde rızasının alınması işlemleri gerçekleştirilmediğinde hekimin malpraktis sorumluluğu doğar. Bu sorumluluk, gerektiğinde hastanın yakınlarının aydınlatılmaması ve yazılı onamlarının alınmamasını da kapsar. Hekim, hasta ve gerektiğinde yakınlarını tıbbi sürecin başından sonuna kadar tüm aşamaları hakkında bilgilendirmelidir. Sorumluluk tüm tıbbi süreçleri kapsar.
Aydınlatma, hastanın hastalık ve tedaviyle ilgili tüm detaylar hakkında bilgilendirilmesidir.
Onam, hastanın aydınlatıldıktan sonra müdahaleye rıza göstermesidir. Onam yazılı şekilde alınmalıdır.
Tedavi hataları: Hekimin tıbben gerekli müdahaleleri yapmaması, yanlış tedavi uygulamasıdır. Tedavi hatasının oluşabilmesi için hekimin kusuruyla birlikte hastanın vücut bütünlüğünün bu sebeple zarara uğraması gerekmektedir. Tedavi hatalarına şu durumlar örnek olarak verilebilir:
– hasta vücudunda yabancı madde unutulması
– fark edilmeyen komplikasyonlar
– yanlış ilaç reçete edilmesi, gereken ilacın verilmemesi veya yanlış doz olarak verilmesi
– tıbben gerekli olmayan bir operasyonun uygulanması
– test ve tetkiklerin eksik incelenmesi
– gerekli durumlarda konsültasyon almamak
– hijyen ve sterilizasyon kurallarına uymamak
– tedaviye uygun cihaz veya malzemelerin kullanılmaması
– hastayı doğru zamanda sevk etmemek
– hastanın takibinin eksik yapılması
Malpraktisin yaptırımları nelerdir? Malpraktis davaları
Malpraktisin hem ceza hem tazminat sorumluluğu bulunmaktadır.
Malpraktisin cezai sorumluluğu, TCK’da açıkça düzenlenmemektedir. Bu sebeple malpraktise ilişkin suçlar kasten veya taksirle işlenebilir.
Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir. Burada cezai sorumluluğun derecesini belirleyecek olan unsur, taksirin bilinçli mi yoksa bilinçsiz mi işlendiğidir. Bilgisizlik, deneyimsizlik, ilgisizlik sebebiyle gereken tanıyı koyamayan ve hatalı uygulama yapan hekim, hastanın hayatını tehlikeye sokarsa taksir durumu söz konusudur. Hekim hastayı teşhis edip hastalığın sonuçlarını öngördüğü halde bir şey olmayacağını düşünerek hastayı takip etmeyi bırakırsa, burada bilinçli taksir söz konusu olur.
Hatalı tıbbi uygulama sebebiyle hastanın vücut bütünlüğüne zarar veren hekim, TCK madde 89’a göre taksirle yaralama, hastanın ölümüne sebebiyet veren hekim TCK madde 85’e göre taksirle öldürme suçları hakkında yargılanabilir. Öte yandan, hastaya gerekli tıbbi müdahalede hiç bulunmaması veya geç bulunması nedeniyle hastada zarar meydana gelmesi durumunda da TCK’nin 83. ve 88. maddeleri kapsamında ihmalen öldürme ve yaralama suçlarından cezai sorumluluğu söz konusu olabilir. Önemle belirtmek gerekir ki ülkemizde ötenazi yasaktır. Ötenazi uygulayan hekimler TCK madde 81, kasten öldürme suçu hükümleri dahilinde yargılanabileceklerdir.
Malpraktisin tazminat sorumluluğu, haksız fiil, sözleşmeye aykırılık, vekaletsiz iş görme veya hizmet kusuru yapılmasından ileri gelebilir.
TBK madde 49’a göre haksız fiil, bir kimsenin hukuka aykırı ve kusurlu bir eylemle sözleşme dışında başka bir kimseye vermiş olduğu zarardır. Hasta ile hekim arasında sözleşme bulunmayan durumlarda tazminat sorumluluğu haksız fiil hükümlerine göre belirlenebilir. Bu duruma örnek olarak, özel hastanenin acil servisine gelen hasta ile ilgilenmeyen hekim verilebilir.
Sözleşmeye aykırılık sebebiyle malpraktis sorumluluğu, hekim ile hasta arasında sözleşme ilişkisi kurulduğu durumlarda meydana gelebilir. Hasta bu durumda haksız fiil sorumluluğu ve sözleşmeye aykırılık sebebiyle malpraktis sorumluluğu arasında seçimlik hakka sahiptir.
Vekaletsiz iş görme hükümleri, hekimin, hastanın izin ve onayını almadan uyguladığı tıbbi müdahaleler için söz konusu olur. Bu durumda hekim her türlü ihmalinden dolayı tazminat sorumluluğu altındadır. Vekaletsiz iş görme durumlarına örnek olarak şunlar verilebilir: acil müdahale gerektiren haller, ameliyat sırasında ameliyatın genişletilmesi.
Malpraktis davalarında görevli ve yetkili mahkemeler nelerdir?
Sözleşme ilişkisine dayanan hallerde, bağımsız çalışan hekimler aleyhine açılacak maddi manevi tazminat davalarında, özel hastaneler aleyhine açılacak maddi manevi tazminat davalarında tüketici mahkemesi görevlidir.
Kamu hastaneleri ve sağlık kuruluşları aleyhine açılan maddi manevi tazminat davalarında, vakıf veya devlet üniversitesi hastanelerinde meydana gelen hekim uygulaması hataları sebebiyle maddi manevi tazminat davalarına bakmakta idare mahkemesi görevlidir.
Malpraktis sebebiyle hekimin sigorta şirketine karşı açılacak davalarda görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesidir.
Tıbbi malpraktis davalarında genel yetkili mahkeme, HMK madde 6’ya göre davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.
Özel yetkili mahkemeler ise, tüketici mahkemesinde sözleşmenin ifa yeri, tüketici mahkemesinde davacının yerleşim yeri, haksız fiil nedeniyle açılan maddi manevi tazminat davalarında HMK madde 16 uyarınca, haksız fiilin işlendiği yer mahkemesi, zarar haksız fiilin işlendiği yerden başka bir yerde meydana gelmişse zararın meydana geldiği yer mahkemesi, haksız fiilde zarar görenin ikametgahı mahkemesidir.
Malpraktis davalarında zamanaşımı
Kamu kurumlarına karşı idare mahkemesinde açılacak davalarda zararın ve doktor hatasının öğrenilmesi tarihinden itibaren bir yıl ve her hâlükârda olay tarihinden itibaren 5 yıl içinde ilgili idareye yazılı bir şekilde başvurularak maddi ve manevi tazminat talebinde bulunulmalıdır. İdarenin tazminat talebini kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren 60 gün içinde malpraktis nedeniyle tam yargı davası açılmalıdır.
Haksız fiile dayalı olarak özel hastane veya doktorlara açılacak malpraktis davalarında zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve herhâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa ceza davası zamanaşımı hükümleri uygulanır.
Vekalet ve eser sözleşmesine dayalı olarak özel hastaneler veya doktorlar aleyhine tüketici mahkemelerinde açılacak tazminat davalarında zamanaşımı süresi 5 yıldır. Hekimin ağır kusuru söz konusu olduğunda zamanaşımı süresi 20 yıldır.
Tıbbi müdahaleden önce hastadan gerekli izin veya onay alınmadan vekaletsiz iş görme gerekçesiyle açılan malpraktis davalarında zamanaşımı süresi 10 yıldır.
Av.Harun Ümit Eren
Stj.Av.Çağla Ersungur