İŞE İADE DAVASI VE ŞARTLARI – ARABULUCULUK SÜRECİ
İşe iade davası, iş akdi geçerli bir neden olmadan feshedilen kişinin mağduriyetinin giderilmesi adına açılacak dava türünü ifade etmektedir. Çalıştığı kurum veya kuruluştan haklı bir neden olmaksızın çıkarılan kişi işe iade davası açarak bu mağduriyetini giderebilir. İş sözleşmesi bir sebep gösterilmeden feshedilen ya da fesihte belirtilen sebebin doğruluğu kabul edilmeyen durumlarda, işten çıkartılan kişiler, işe iade davası şartlarını yerine getirerek davayı açabilmektedir. İş avukatı İzmir, işten çıkartılan kişilerin haklarını korumak ve işe iade davası sürecinde gerekli hukuki adımları atmalarına yardımcı olmak için uzmanlık alanına sahiptir. İşten çıkartılan işçinin işe iade davası açabilmesi için bazı şartların mevcut olması gerekir. Bu şartlar :
-İşçinin, mevcut iş yerinde 30 veya daha fazla işçi çalışıyor olması gerekir.
-İşe iade davası açmak isteyen kişinin en az 6 aylık kıdeme sahip olması gerekir. 6 aydan az kıdeme sahip olan işçi işe iade davası açamaz.
-Haksız yere işten çıkarılan kişi ile işyeri arasında belirsiz süreli iş sözleşmesi olması gerekir.
-İşveren tarafından iş sözleşmesinin feshedilmesi gerekir.Fesih bildirimi işveren tarafından yazılı ve fesih sebebi açık bir şekilde belirtilmiş olmalıdır.İşinden istifa etmiş olan işçi işe iade davası açamaz.
-Fesih geçerli bir sebep dışında gerçekleşmiş olmalıdır.
-İşletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekili sıfatında ya da işveren vekili yardımcısı sıfatındaki kişiler ve bununla birlikte işçiyi işe alma, işten çıkarma yetkisi olan kişilerce de işe iade davası açılamaz.
İşçinin işe iade davasını açabilmesi için bu şartları sağlaması gerekir. Bununla birlikte ayrıca yeni kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte işe iade talep eden işçinin arabuluğa başvurması zorunlu hale getirilmiştir. İşçinin, işe iade talebiyle açtığı davalarda, arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Arabuluculuk alternatif bir uyuşmazlık çözüm yöntemi olduğu gibi yeni düzenleme ile bazı konularda başvuru zorunlu hale gelmiştir.
Bu yöntemde arabulucu veya uzlaştırıcı denilen üçüncü kişinin yardımıyla taraflar süreci yürütür ve yine kendi iradeleriyle bir çözüme ulaşırlar. Üçüncü kişi burada karar vermez, tarafların masada kalmalarına, süreci sağlıklı yürütmelerine ve iki tarafın da menfaatine ve iradesine uygun bir karar vermelerine yardımcı olur. Bu sebeple arabuluculuk bir yargılama, arabulucu da karar verici değildir.
Arabuluculuk faaliyeti, arabuluculuğun niteliği gereği süre ile sınırlandırılmıştır. Süreç arabulucunun görevlendirilmesi tarihinden itibaren üç hafta içinde sonuçlandırılmalıdır, bu süre zorunlu hallerde arabulucu tarafından bir hafta daha uzatılabilir. Arabuluculukta belirlenen bu süre; işçinin işten atılma sebeplerinin değerlendirilmesi,bildirim sürelerine uyulup uyunmaması, uzman kişilerin görüşlerinin alınması gibi hususların aydınlanması açısından yetersiz kalmaktadır. Bu sebepten işçinin hak kaybı yaşaması mümkündür. Neticede işçi işveren karşısında hak kaybına uğramış ve bu durumun aydınlanması için geniş ve detaylı bir yol izlenmesi gerekmektedir.
Zorunlu arabuluculuğun kapsamına giren hususlar kanunda açıkça belirtildiğinden, nelerin bu kapsamda olmayacağı da bellidir. İş kazası veya meslek hastalığından kaynaklanan maddî veya manevî tazminat ile bunlarla ilgili, tespit, itiraz veya rücû davalarının zorunlu arabuluculuk kapsamında olmadığı ayrıca düzenlenmiştir. Yani iş kazası ve meslek hastalığından kaynaklanan uyuşmazlıklar için arabuluculuk bir dava şartı değildir. Bu durumda dava yoluna gitmeyen ve arabulucuyla alacaklarını elde edebilen işçinin, iş kazası veya meslek hastalığından kaynaklanan maddi veya manevi tazminatı göz ardı edilme tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir ve bu işçi açısından yeni bir hak kaybı doğurabilir.
Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması hâlinde, üzerinde anlaşılan hususlar hakkında taraflarca dava açılamaz. Tarafların arabuluculuk sürecinde bir anlaşmaya varmaları ve bunu belgelendirmeleri halinde, bu belgeye icra edilebilirlik şerhi verilmesini isteyebilirler. Bu şerhi içeren anlaşma, ilâm niteliğinde belge sayılır. Ayrıca, taraflar ve avukatları ile arabulucunun birlikte imzaladıkları anlaşma belgesi, icra edilebilirlik şerhi aranmaksızın ilâm niteliğinde belge kabul edilir. Yani bir mahkeme kararı niteliği taşır. Ancak bu durum yalnızca avukatlar açısından geçerlidir. Dolayısıyla avukatların bu noktada diğer arabuluculuk faaliyetindeki kişilere göre bir üstünlüğünden bahsedebiliriz.
İşe iade talebinde bulunan bir işçinin mutlaka boşta geçen süre ve diğer alacak haklarını talep etmesi gerekmektedir. Zira arabuluculuğun zorunlu olması işverenin karşısında güçsüz olan işçinin alacağını almasını daha da zorlaştırmak anlamına gelebilir. Zorlukların ortadan kalkması için alanında uzman bir avukatı bu konuda yetkili kılmak yapılması gereken en önemli ilk adımdır. Bu konuda İzmir ilinde faaliyet gösteren Kapital Hukuk Bürosu işçi alacakları konusunda müvekkile her adımda yardımcı olur.
İşe iade davalarında arabulucuya başvurmak zorunludur.
ARABULUCULUK SÜRECİNDE NEDEN AVUKATA İHTİYACIM VAR?
· Avukat hukuki yol göstericidir. Kimseden hukuk alanında bir avukat kadar bilgi sahibi olması beklenmez. Ancak bilgi sahibi olunmaması geri dönüşü olmayan zararlara sebebiyet verebilir. Bu nedenle herkesin bir yol göstericiye ihtiyacı vardır.
· Son arabuluculuk tutanağında taraflarla birlikte tarafların avukatlarının imzalarının yer alması tutanağı icra edilebilirlik şerhi gerekmeksizin ilam niteliğinde belge haline getirir.
· Arabuluculuk süreci sonrası dava açılacaksa en baştan beri tarafın yanında olan avukat uyuşmazlığı, talepleri ve yapılması gerekeni daha iyi bilir, konuya vakıftır.
· Avukat tecrübelidir. Bir işçi bir kez işten çıkarılır yahut bir kez alacağından yoksun kalır, ancak avukat mesleki tecrübe bakımından birçok kez aynı konulara şahit olmaktadır. Bu nedenle tecrübe çoğu zaman galip gelir.
· Arabulucu da hukukçu değil mi? Evet arabulucu da hukukçudur lakin tarafsızdır. Ancak avukat taraf vekili olup, arabulucu yalnızca müzakerelerde yer alırken avukat başvuru sürecinden dava sürecinin sonuna kadar müvekkilinin yanında yer alır.
· Avukat tarafın kısa sürede hakkına kavuşmasına yardım eder. Çünkü taraf kazanınca avukat da kazanır. Bu nedenle avukat yalnızca müvekkilinin menfaatini gözetir.
· Arabuluculuk müzakerelerinde avukat karşı taraf yahut arabulucunun yaptığı bir usulsüzlüğün, haksızlığın derhal farkına varır ve müdahale eder. Bu durum hak kayıpları olmaksızın işlerin kötüleşmesini önlemektedir.