BELİRSİZ ALACAK DAVASI VE KISMİ DAVA
Belirsiz alacak ve kısmi dava, tazminat isteminde bulunulurken sıklıkla kullanılan iki dava türüdür. Hukuki süreçlerde taraflar arasındaki belirsizlikleri gidererek, adil bir çözüm sağlayan ve yargı kararlarının daha kesin ve etkili olmasını amaçlayan önemli hukuki kavramlardır. Bu yazımızda benzerliklerini ve farklılıklarını inceleyeceğiz. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile hukuk dünyasına giren davaların tanımı madde 107 ve 109’da yapılmıştır.
HMK madde 109’da kısmi davanın tanımı yapılmıştır. İstemin aynı hukuki ilişkiden doğmuş olması gerekli olmakla birlikte her tür alacak için açılabilir. Birinci fıkraya göre “Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir” söz konusu davanın kısmi dava niteliği kazanabilmesi için davacı tarafından talep edilen miktar bölünebilir olmalıdır. Aksi takdirde bu dava söz konusu olmayacaktır.
İkinci fıkra mülga durumunda olmakla birlikte üçüncü fıkraya göre “Dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hâli dışında, kısmi dava açılması, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmez” fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmamasına ilişkin bir beyan olmaması, davaya konu edilmeyen tutar açısından feragat anlamı taşımadığı konusunu hukukça koruma altına almıştır. Bir başka deyişler söz konusu davaya konu edilmeyen tutar hakkında kayıt tutulmadığı hallerde dahi ek dava açarak istemde bulunulabilir. Fakat uygulamada özellikle Yargıtay kararlarında kısmi dava olarak açılan davalarda fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla ibaresinin bulunmaması eksiklik olarak görüldü ve bu ibarenin olmadığı davaların kısmi olarak kabul edilemeyeceği görüşü doğdu.
Belirsiz alacak davası ise HMK madde 107’de incelenmiştir. Hemen belirtmeliyiz ki bu dava, sadece para alacağı için söz konusudur. Birinci fıkraya göre “Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir” davaya konu edilen alacak başlangıçta tam olarak belirlenemiyorsa, asgari bir değer belirtilerek belirsiz alacak davası açılabilir.
İkinci fıkraya göre “Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır” davaya konu olan miktar, yargılama sürecinde belirlenebilir hale gelmiş veya mahkemece talebin belirlenebilir olduğu tespit edilmiş ise talep artırım ile başlangıçta, asgari olarak belirtilen talep veya değer artırılabilir. Talep artırım ıslahtan farklı olmak birlikte davacı talep artırımında bulunmaz ise başlangıçtaki talep üzerinden dava görülür ve karara çıkar.
Belirsiz alacak hukukumuzda üç şekilde açılabilir. Eda davası niteliğinde, Kısmi eda davası ve tespit davası niteliğinde, Tespit niteliğinde açılabilir. Hukuki yarara göre niteliği dikkatli bir şekilde belirlenmelidir. Yargıtay içtihatlarına göre belirsiz alacak olarak açılan davanın kısmi davadan ayırt edilebilmesi için mutlaka belirsiz alacak ibaresinin bulunması ya da net bir şekilde belirtilmesi gerekmektedir.
Yukarıda kısaca tanımlamaları yapılmış olup bu iki dava türü arasındaki farklılıkları özetlemek uygun olacaktır.
Talep edilen değerin artırılmasında, kısmi olarak açılan davada sadece ıslah yoluyla artırılabilir. Islah hakkının sınırlı olduğu göz önünde bulundurulmalıdır. Belirsiz alacakta ise ıslaha başvurmaksızın, talep artırım harcı yatırılarak dilekçe ile birlikte konu olan talebi artırabilir.
Zamanaşımı açısından incelendiğinde, belirsiz alacakta, dava açıldığında tüm alacak için zamanaşımı kesilmiş olur. Fakat kısmi olarak açılan davada, davaya konu edilen kısım için zamanaşımı kesilir, dava dışı kalan tutar için zamanaşımı kesilmez. Islah aşamasında ise ıslah ile artırılan kısmın zamanaşımına uğramamış olmasına dikkat edilmelidir.
Talep edilecek faizin başlangıç tarihi, kısmi davada, konu edilen miktar için borçlunun temerrüde düştüğü tarih esas alınmakla birlikte, dava dışı kalan tutar için ıslah tarihi veya ek dava tarihi esas alınacaktır. Belirsiz alacakta ise faiz tarihi tüm alacak için temerrüt tarihi esas alınacaktır.
Diğer yazılarımıza göz atmak için linke tıklayabilirsiniz.
Av.Bahadır Gökhan Kaya
Av.Dicle Göktaş
Sosyal Medyada Bizi Takip edin
https://www.facebook.com/kapitalhukuk
https://twitter.com/kapital_hukuk
https://www.instagram.com/kapitalhukuk/
https://tr.linkedin.com/company/kapi%CC%87tal-hukuk