Bu yazımızda aşkın zarar, bu zararın şartları ve ispat yöntemleri anlatılacaktır.
Aşkın Zarar Nedir?
Aşkın zarar, borçlu temerrüde düşmeden borcunu ödemiş olsaydı, alacaklının malvarlığının durumu ile temerrüt sonucunda ortaya çıkan ve oluşan durum arasındaki farktır [1]. Bu durumda bu zararın sorumluluğundan kurtulmak için temerrüde düşmesinde hiçbir kusuru olmadığını ispat ederse artık aşkın zarar tazminatından kurtulur ve bu tazminatı ödemek zorunda kalmaz [2].Aşkın zararın bir müspet zarar hukuki niteliğine sahip olduğu doktrinsel olarak kabul görmektedir. Gerçekten de bu zarar türü, fiili bir zarar olabilmesinin yanında yoksun kalınan kâr şeklinde de karşımıza çıkabilecektir.Aşkın zararın temel mantığı borcun temerrüt faiziyle karşılanamayan eklenmiş bir yapıya dönüşmesidir. Gerçekten de bu zarar doğduğunda artık, kararlaştırılan faiz oranı ya da yasal faiz oranı ile beraber borç ödense dahi ya aradan çok zaman geçmiştir ve paranın değeri o zamana binaen düşmüştür ya da enflasyon ve devülasyon gibi dış faktörlerle borçlanılan para birimi geometrik bir şekilde değer kaybetmiştir.Bu sebeple de asıl alacak, artık borcun doğduğu tarihten bu yana ana para olarak pul olduğundan alacaklının alacağı tam ve efektif bir şekilde karşılanmamakta ve mülkiyet hakkı ihlal edilmektedir. Tabi bazı yazarlara göre bu zarar türü bir alacak hakkıdır. Fakat Anayasa’nın ilgili kararında bu zararın tazmininin talep hakkının bir mülkiyet hakkı olduğu kararlaştırılmıştır [3].
Aşkın Zararın Şartları Nelerdir?
Aşkın zarardan söz edebilmek için evvela belli şartların oluşması gerekmektedir. Çünkü temerrüüde düşen her borç için bu zarar türü ileri sürülürse ticari hayatın akışına uygun olmayacak durumlar ortaya çıkabilecektir. Bu yüzden bu şartlardan herhangi birinin yokluğunda bu zararda bahsedilemeyecektir.
a. Temerrüt fazini aşan bir zarar olmalıdır.
Öncelikle temerrüt faizinin ne olduğu bilinmelidir. Temerrüt faizi; para borcunu ifa zamanı geçtiği halde ifa etmeyerek temerrüde düşen borçlunun, alacaklıya ödediği götürü tazminatıdır [4].Koşulların varlığı halinde, ana para olsun olmasın temerrüt faizi borçludan talep edilebilir.Bu faiz türü, para borçlarına dair bir faiz türüdür ve asıl alacağa bağlı feri bir haktır. Bu faiz türü ileri sürülürken asıl amaç, borçlunun temerrüde düşmesini engelleyici caydırma yoluna gidilmek istenmesidir. Gerçekten de temel borcuna ek olarak bir de faiz ödemek istemeyen borçlu için bu faiz, caydırıcı bir merciidir [5].Bu şarta binaen, aşkın zarardan söz edilebilmesi için kararlaştırılan faiz oranının ya da temerrüt faizinin aşıldığı bir zararın mevcudiyetinin bulunması gerekmektedir.
b. Borçlunun kusurlu olması gerekir.
Borçlunun kastı için, temerrüde düşmesinde bilerek ve isteyerek hareket etmesi elzemdir. Temerrüde düşmüş borçlu karineten kusurlu sayılmaktadır [6]. Bu sebeple, aşkın zarardan kurtulmak için borçlunun kusurunun kendinden kaynaklı olmadığını ispat etmesi gerekmektedir.Bunun sebebi olarak da aşkın zarar için temerrüt gereklidir, temerrüt olunca da borçlu kusurlu sayılmaktadır. Yani bu zincirin halkası borçluya her türlü dokunmaktadır. Hafif düzeyde bir kusurun varlığı olsa bile borçlu kusursuz olduğunu ispatlayamayacaktır.
c. Nedensellik bağının bulunması gerekmektedir.
Borçlunun temerrüde düşmesi yetmemekte, aşkın zararın oluşabilmesi için temerrüt ile aşkın zarar arasında bir nedensellik bağının bulunması gerekmektedir.Nedensellik bağı, kullanılacak ispat yöntemi için önem arz etmektedir. Gerçekten de bu zararın varlığının ispatı soyut ve somut ispat yöntemlerine göre farklılık arz etmektedir ki nedensellik bağı unsuru tam da burada devreye girmektedir.
d. Alacaklının bu zararı talep etmesi gerekmektedir.
Aşkın zararın tazmin edilmesi için alacaklının talebi gerekmektedir. Bu talep için bir icra takibi ya da davanın mevcudiyeti elzem değildir. Bunun sebebi de aşkın zararın ek bir zarar niteliğinde olmasıdır. Netice itibariyle aşkın zarara uğradığını iddia eden alacaklının bunu borçludan talep etmesi gerekmektedir [7].
Aşkın Zarar Nasıl İspat Edilir?
Aşkın zararda ispat yükü, bu zararın mevcudiyetini ileri sürenin üzerindedir ve bu genellikle alacaklı taraf olmaktadır. Borçlunun ispat külfeti ancak böyle bir zararın olmadığına dair olacağından bu zararın varlığının kanıtlanması da alacaklının üzerindedir.İki türlü ispat yöntemi vardır:
- Somut Yöntem
- Soyut Yöntem
Bu ikisinin arasındaki temel fark aslında bu zararın tespiti yapılırken neleri dikkate aldıklarından geçmektedir.Somut yöntemde zararı iddia eden bunu somut vakıalarla beraber ispat etmekle sorumludur. Yani bir zarar oluşmuşsa bu zararın arkasında yatan somut vakıa ile zararın doğması arasında bir nedensellik bağının bulunması gerekmektedir. Karineler ve genel durum (ekonomik kriz, devülasyon, vb.) gibi fiili karinelerden hareket etmek bu yöntemle mümkün değildir.
Aşkın zararın müspet bir zarar olduğu ve fiili bir zarar türünde ortaya çıkabileceği gibi yoksun kalınan kâr şeklinde de vücut bulabilmektedir. Somut yönteme göre bu zarar ancak fiili zararla ortaya çıkabilecektir.Soyut yöntemde ise biraz daha karinelerden ve genel durumdan faydalanılmaktadır. Şöyle ki; bu yöntemde alacaklı zararı somut vakıalarla ispat etmek zorunda değildir. Bu yöntem biraz yoksun kalınan kârın hesaplanmasına benzediğinden belli ekonomik göstergeler kilit rol oynayacaktır. Bu göstergelere örnek verilecek olursa:devülasyon,hiper enflasyon,paranın aşırı değer kaybetmesi ve neticesinde pula dönmesi,yaşanılan bir ekonomik kriz,gibi ekonomik göstergeler bu yöntemde ispat aracı olarak kullanılır.
Yargıtay hangi Yöntemi Uygulamaktadır?
Bu konuda ilk olarak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2007’de verdiği bir karara bakılması gerekmektedir. Bu kararda Yargıtay, kanun koyucunun ülkenin ekonomik durumunu değerlendirerek bir faiz oranı tayin ettiğini, bundan dolayı bu tespite ek olarak ekonomik kriz ya da enflasyon gibi ekonomik durumların aşkın zararı ispatlamada kullanılamayacağını ileri sürmüştür [8].Bundan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun somut ispat yöntemini seçtiğini anlamaktayız.Fakat Yargıtay 2012’de verdiği bir kararda kamulaştırma bedelinin geç ödenmesinden mütevellit aşkın zararın ispatında soyut yönteme de başvurulabileceğine karar kılmıştır [9].Genel itibariyle Yargıtay, somut olayın özelliklerine göre menfaatler dengesi kurmaktadır fakat şu kesin olarak denilebilir ki somut yöntem Yargıtayca temel alınan yöntem şeklidir.Sonuç olarak, aşkın bir zararın mevcudiyetini iddia eden alacaklı, bunu ispatla yükümlüdür ve bunu ispatlarken somut vakıalara dayanmalıdır. Enflasyon, devülasyon gibi etkenler tek başına yeterli olmayacak, bunların yanında nedensellik bağı makul somut bir nedenin de varlığı gerekecektir ve bu zararın taleb edilmesi gerekecektir.
İzmir en iyi avukat olarak, hukuki konularda size rehberlik etmek ve sorularınıza cevap vermek için buradayız. Diğer yazılarımıza göz atmak için
linke tıklayabilirsiniz.Stj. Av. Ömer Faruk KILIÇAv. Özlemnur KAYNAKSosyal Medyada Bizi Takip edin
https://www.facebook.com/kapitalhukukhttps://www.instagram.com/kapitalhukuk/https://tr.linkedin.com/company/kapi%CC%87tal-hukukKAYNAKÇA
[1] ERDOGAN, Ihhsan: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Gazi Kitabevi, 4. Baskı, Ankara 2019, s.240.[2] Keser, Y. “AŞIN ZARARIN İSPATI”. İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 11 (2020):484-495.[3] Anayasa Mahkemesi’nin ilgili kararı için bkz.: Abdulhalim Bozbağ, B. No:2013/6880, 23/03/2016.[4] Yağcı, K. “ANAPARA FAİZİ VE TEMERRÜT FAİZİNE ÜST SINIR GETİREN TBK M. 88 VE TBK M.120 HÜKÜMLERİNİN TİCARİ FAİZLER BAKIMINDAN UYGULANABİLİRLİĞİ. Journal of Istanbul University Law Faculty 71(2014): 421-437.[5] TBK m. 120.[6] TBK m. 118.[7] ALTAŞ, Hüseyin: “Muazzam Zararda İspat Sorunu”, AÜHFD, 50 (1), 2001, s. 201.[8] YHGK, E. 2007/11-668, K. 2007/798, T. 31.10.2007.[9] YHGK, E. 2011/18-730 E, K. 2012/373, T. 13.06.2012.