Bu yazımızda maden hakkının devri incelenecektir.
Giriş
Ülkemiz sınırları içerisinde yer alan tüm tabii kaynak ve servetler Anayasamızın 168. Maddesinde de belirtildiği üzere devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bunların aranması ve işletilmesi de devlete aittir. Devlet bu hakkını ancak belirli bir süre ile sınırlı olmak kaydıyla gerçek ya da hükmi şahıslara devredebilir.
Madenler, Anayasa hükmünde bahsi geçen tabii kaynak ve servet niteliğindedir. Dolayısıyla maden, kime ait arsada olursa olsun; bu maden üzerinde tasarruf etme, arama ve işleme hakkı devlete aittir. Devlet, arama ve işleme hakkını ancak belli şartlarla devredebilmektedir.
Maden hakkının ilk defa verilmesi ve bu hakkın devri işlemleri 3213 sayılı Maden Kanunu ve bunun Uygulanmasına Dair Yönetmelik’te özel hükümlere tâbi tutulmuştur.
Maden Hakkı Nedir?
Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan madenlerin işletilebilmesi için, maden ruhsatına sahip olmak gerekir. Kanun veya maden ruhsatından madenci lehine doğan hak ve yükümlülükler, maden hakkı olarak isimlendirilmektedir. Maden hakkına sahip olan kişi, maden sahasını bizzat işletebileceği gibi; sahip olduğu hakkın kullanımını rödovans sözleşmesiyle bir üçüncü kişiye de bırakabilir. Diğer taraftan, madencinin hakkını, maden hakkını devir sözleşmesiyle bir üçüncü kişiye devredebilmesi de mümkündür.
Maden hakkı dediğimiz arama ve işletme ruhsatı üzerindeki hakların serbestçe devredilebilmeleri, madencilik faaliyetlerinin sürdürülebilmesi ve ruhsat güvencesi açısından önemlidir. Devir kabiliyeti olan maden hakkı ticari bir değer taşır.
Maden hakkının devrinin kısıtlanması veya yasaklanması, madencilik sektörüne yatırım yapacak yatırımcılar üzerinde caydırıcı bir etkiye sahiptir. Ayrıca madencilikle ilgili olarak; maden ruhsatı veya imtiyaz devirlerinde kamu otoritelerinin takdir hakkının azaltılması, olası rüşvet olaylarının önüne geçebileceği gibi, ticari hayatın gerektirdiği hızlılığı sağlayacaktır.
Maden hakkının devrine geçmeden önce kısaca maden ruhsatından bahsedelim.
Maden Ruhsatı Nedir?
Madenin aranması gerekse de işlenilmesi hakkını devredebilmesi, devralacak kişinin bu konuda ruhsat alabilmesine bağlıdır. Maden Kanunu uyarınca, ilk müracaat, arama ruhsatı, buluculuk, görünür rezerv geliştirme ve işletme ruhsatı haklarının hiçbiri hisselere bölünemez. Her biri bir bütün halinde işleme esas alınır. Ruhsatların bölünerek parça parça devri mümkün değildir. Devrin geçerlilik şartı ancak ve ancak bir bütün halinde yapılmasıdır.
Maden Hakkının Devri Nasıl Olur?
Maden hakkı (arama, ön işletme ve işletme ruhsatı); ilk defa tesis ediliyorsa, bunun için yapılacak işlemler ile, daha önce verilmiş bir maden hakkının devri için yapılacak işlemler farklı olacaktır. Daha önce verilmiş bir maden hakkının devri ve intikali; miras yolu ile, icra yoluyla ya da mahkeme kararına dayanılarak, satılması durumunda olduğu gibi çeşitli şekillerde karşımıza çıkar.
Maden hakkının tesisen kazanılması
Maden ruhsatları ve buluculuk hakkı gibi tüm maden hakları, Maden Dairesi Başkanlığı tarafından kanuni sakınca görülmediği takdirde Maden Kanunu’nun 6. Maddesindeki maden haklarını kullanmaya tekin yani ‘maden ehliyeti’ ne sahip gerçek veya tüzel kişilere devir edilebilir. Maden hakkının bölünmemesi ilkesinin doğal bir sonucu olarak maden hakkı tek bir gerçek kişiye ya da tek bir tüzel kişiye verilebilir.
Maden hakkının devren kazanılması
Maden Hakkı; bir başkasına geçerken, bu devir kural olarak, yetkili merci önünde (Maden Dairesinde) yapılacak bir resmî hukukî işlem ve maden siciline tescil ile gerçekleşir.
Maden Hakkının Tescille Kazanılması (İradî Devir)
Maden hakkının devrinde yetkili olan makam Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’dır. Devir işleminin gerçekleşmesi için bakanlığın devir işleminin yapılmasında, kanunî bir sakınca görülmediğini içeren iznini almak gerekir. Kanuni sakıncadan kasıt; devredenin Devlete karşı olan yükümlülüklerinin devralan tarafından da aynen kabul edilip edilmemesidir. Bu nedenle izin verilebilmesi için; devralacak kişinin, devredecek kişinin Devlete karşı olan yükümünü aynen ve tamamen kabul ettiğini beyan etmesi gerekir.
Maden hakkının tescilsiz kazanılması
Maden hakkı; miras, cebri artırma (ihale) ile satış ve mahkeme ilâmı ile iktisap hallerinde tescilsiz kazanılır. Bu kazanma durumlarında, tescilsiz kazanılan maden hakkı üzerinde tasarruf edilememektedir. Maden hakkı üzerinde tasarrufî işlemler, ancak maden siciline tescilden sonra yapılabilir. Ayrıca, maden hakkına konu taşınmazın kamulaştırılması da bu taşınmaz yönünden bir tescilsiz iktisap halidir. Aşağıda daha ayrıntılı inceleyecek olursak:
İcra Yoluyla Açık Artırma (İhale) Sonucu Devir
Sadece, işletme hakkı, işletme için gerekli araç ve gereçler ve bir yıllık işletme için gerekli malzemeler bir bütün olarak veya çıkarılmış cevherler haczedilebilir ve ihtiyati tedbir konusu olabilir. Bir madenin tamamının icra yolu ile satışı Maden Kanunu’nun 43. maddesinde yazılı usule tabidir.
Maden Kanunu’ndaki Diğer Durumlarda Açık Artırma (İhale) Sonucu Devir
Maden Kanunu uyarınca sadece işletme ruhsatları açık artırma (ihale) yoluyla satılabilir. Herhangi bir sebeple düşmüş, terk edilmiş veya taksir edilmiş işletme ruhsat sahaları, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nca öngörülen şartlarla Maden Dairesi’nde yapılacak açık artırma ile ihale edilir.
Kamulaştırma
Belirtmek gerekir ki, burada kamulaştırma ile bahsedilen, maden hakkının kendisi değil, maden hakkı ile ilgili özel mülkiyet konusu olan taşınmazdır.
Mahkeme İlâmı ile Maden Hakkının Kazanılması
Maden hukukunda, adli yargı mercilerinin verdiği kararlar idareyi bağlamaz. Bu sebeple devre ilişkin bir adlî yargı kararının uygulanması istendiğinde, Maden Dairesi, devir etmek ve devir almak isteyen kişilerin durumlarını Maden Kanunu uyarınca inceleyerek, devre engel bir neden bulunmadığı takdirde devir işlemini gerçekleştirmesi gereklidir. Mahkeme ilamı ile maden hakkının kazanılmasında, devir dilekçesi yerine Adliye Mahkemesi tarafından verilmiş devir kararı geçer.
Maden İrtifakı Hakkı
Maden irtifakı; özel mülkiyete konusu bir araziyi, maden aramak ve çıkarmak amacıyla kullanmak hakkıdır. İdarî bir irtifak hakkı olan maden irtifakı, maden siciline tescilden önce doğar.
Maden Hakkının Devri Sözleşmesinin Şekli Nasıl Olmalıdır?
Madenlere ilişkin özel kanunlarda maden haklarının devri özel bir şekle bağlanmış ve devralacak kişinin de devlete karşı, kanunda belirtilen birçok hak ve yükümlülüğünün olduğunu belirtilmiştir. İlgili kanunlarda maden hakkının devir işlemi, resmî şekle tabi tutulmuştur. Buradaki şekle tabiilik geçerlilik unsurudur.
Resmî şekle uyma zorunluluğunun sonucu, devredenle devralanın, Devletin bu iş ile görevli memuru önünde (Maden İşleri Genel Müdürlüğü’nde) devire ilişkin irade beyanında bulunmaları gerekir. Bu işlem; formun doldurulup, yetkili memur huzurunda imzalanması ve memurun devir işlemini, maden siciline tescil etmesiyle tamamlanmış olur.
Maden hakkının devri, aynen taşınmaz mülkiyetinde olduğu gibi iki ayrı işlemle gerçekleştirilmektedir. Birinci aşamada tarafların, Maden İşleri Genel Müdürlüğü’nde yetkili memur huzurunda maden hakkının devri borcunu doğuran borçlandırıcı işlemi yapmaları gerekir. Bu işlem dilekçe tanzimi ile gerçekleşir. Taraflar bu dilekçeyi yetkili memur huzurunda imzalamalıdırlar. Yetkili memurun Maden İşleri Genel Müdürlüğü’ne bağlı olması gerektiğini yukarıda da belirtmiştik.
Bu husus oldukça önemlidir çünkü taraflar arasında noterde yapılan maden hakkının satış vaadi sözleşmesi Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre geçerli değildir. Noterde yapılan satış vaadinin geçerli olmaması evleviyetle tarafların kendi aralarında yapacakları taahhütlerin de geçersiz olduğu sonucuna ulaştırır.
İkinci safhada da taahhüt işleminin ifası niteliğinde olan tasarruf işlemi gelir. Ancak bu tasarruf işleminin yapılmasıyla, maden hakkı devredilmiş olur. Tasarruf işlemi; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğü’nde yetkili memurun, devir işlemini maden siciline tescil etmesiyle gerçekleşmiş ve böylece de maden hakkının devri işlemi tamamlanmış olur. Maden hakkının devri “illi” (sebebe bağlı) bir işlemdir. Eğer, devir taahhüdü geçerli olmazsa, yapılan tescil de geçersiz, yolsuz bir tescil olur.
Maden Hakkının Zamanaşımı ile Kazanılması
Maden hakkı devlete aittir. Devlet, bu hakkını belli bir süre için, gerçek ve tüzel kişilere devredebilir; maden mülkiyeti ise zamanaşımı ile kazanılamaz.
Maden Hakkının Sona Ermesi
Maden hakkı; arama, ön işletme ve işletme ruhsatlarının fesholunması, yürürlük sürelerinin bitmesi (arama ruhsatı süresi 30 ay, ön işletme ruhsatı süresi 3 yıl, işletme ruhsatı süresi asgari 10 yıl; azami 60 yıl) veya terk sebebi ile sona erebilir. Bu hallerde ruhsat sahibine hiçbir ödeme yapılmaksızın; kuyular, galeriler ve bunların muhafazası için yapılmış olan iksa tesisleri gerekli emniyet tedbirleri alındıktan sonra Devlete intikal eder.
Diğer tesis, vasıta, alet ve malzeme ruhsat sahibine aittir. Emniyet tedbirleri alınmazsa bu sahalarda vuku bulacak olaylardan dolayı hukukî ve cezaî sorumluluklar madenciye ait olur. Maden hakkı, bunların dışında taşınmazın tamamen yok olması sebebi ile de sona erebilir
Maden hakkını sona erdiren bu sebepler yanında; “Mücbir Sebeplerle Tatil” başlığını taşıyan Maden Kanunu’nun 37.maddesine göre; mücbir sebep veya beklenmeyen haller dolayısıyla, ön işletme ve işletme ruhsat sahalarında faaliyetin geçici olarak tatiline ruhsat sahibinin müracaatı üzerine Maden Dairesi’nce karar verilebilir. Geçici tatili gerektiren durumun ortadan kalkmasından itibaren altı ay içinde ruhsat sahibi ruhsat sahasında normal faaliyete geçmeye mecburdur.
Maden sözleşmesi ile karıştırılan rödovans sözleşmesine de değinmekte yarar görüyoruz.
Rödovans Sözleşmesi Nedir?
Rödovans sözleşmesi, ruhsat sahibinin işletme hakkını belirli bir süre için devretmeyi, devralanın ise belli miktarda üretim yapmayı ve üretim yaptığı miktarı üzerinden hesaplanacak belirli bir meblağı ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.
O halde rödovans sözleşmesinin unsurlarını şu şekilde sıralayabilmek mümkündür;
-İşletme izni alınan ruhsat sahası üzerindeki kullanım hakkının devri,
-Devir karşılığında devralanın ödemesi gereken bedel,
-Sözleşme süresinin belirlenmesi.
Sözleşmenin Hukuki Niteliği
Rödovans sözleşmesi, bir özel hukuk sözleşmesidir. Bu sebeple sözleşmeden kaynaklı uyuşmazlıklarda özel hukuk hükümleri uygulanacaktır. Yine tarafların bedel karşılaştırması halinde sözleşme, her iki tarafa da borç yükleyen sözleşme olarak nitelendirilebilecektir.
Öte yandan rödovans sözleşmesinde bedel kararlaştırıldıysa TBK’da yer alan “ürün kirasına” ilişkin hükümler; şayet bedel kararlaştırılmadıysa “kullanım ödüncüne” ilişkin hükümler niteliğine uygun düştüğü ölçüde uygulanmalıdır.
Maden ruhsatını devralarak işyeri açan işveren, Kurum nezdinde işyeri devir alan işveren olarak işlem görecektir. Böylece Kurum, maden ruhsatının önceki sahibi olan işverenden tahsil edemediği prim borcu, idari para cezası gibi birtakım alacaklarını maden ruhsatını devralan işverenden tahsil edebilme amacını Genelge ile hukuki zemine kavuşturmaya çalışmıştır.
Ancak, İş Kanunu’ndan kaynaklanan uyuşmazlıklara ilişkin bazı Yargıtay kararlarında rödovans sözleşmesi alt işverenlik sözleşmesi olarak kabul edilerek işçilerin işçilik alacaklarından ruhsat sahibi ile rödovans verenin birlikte sorumlu olacakları sonucuna varılmıştır.
Sözleşmenin Şekil Şartı
Rödovans sözleşmesinin taraflarının özel hukuk anlamında gerçek veya tüzel kişi olması halinde sözleşmenin geçerliliği açısından herhangi bir şart öngörülmemiştir.
Rödovans sözleşmenin taraflarından birisinin kamu tüzel kişisi olması halinde, şekil serbestisinden bahsedebilmek mümkün değildir. Bunun sebebi ise kamu kurumlarının rödovans sözleşmesine kadar olan süreçte ihale yöntemini kullanmalarıdır.
Dolayısıyla sözleşmenin yapılması aşamasına kadar gerçekleştirilen işlemlerin birer idari işlem olduğunu söylenebilir. Bu sebeple sözleşmenin yapılmasına kadarki aşamada idarenin işlemlerine ilişkin uyuşmazlıklar için idari yargı; sözleşmenin imzalanmasından sonraki dönemdeki uyuşmazlıklar için adli yargı görevlidir.
2015 yılında kanunda yapılan değişiklikle birlikte, ruhsat sahiplerinin üçüncü kişilerle yaptığı rödovans sözleşmelerinin geçerliliği Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın iznine tabi kılınmıştır.
Taraflar arasında kurulan ve bakanlık tarafından izin verilen sözleşmeler maden siciline kaydedilir.
Maden Hakkı Devir Sözleşmesi İle Rödovans Sözleşmesinin Farkları
Maden hakkını devir sözleşmesi ile rödövans sözleşmesi, birbirinden tamamen farklı iki sözleşmedir. Ancak uygulamada, maden ruhsatının devri amacıyla rödövans sözleşmelerinin kullanıldığını görmek de mümkündür. Bu gibi durumlarda, eğer rödövans sözleşmesi, maden hakkını devir sözleşmesi için aranan geçerlilik şekline uygun olarak yapılmışsa, maden siciline yapılacak tescil için hukuki sebep olabilir.
Buna karşılık, maden hakkını devir sözleşmesinin şekline uygun olarak yapılmayan veya içerisinde ruhsatın rödovansçıya devredilebileceği yönünde hüküm bulunmayan rödovans sözleşmeleri maden hakkının maden siciline tescili için hukuki sebep teşkil etmez.
Uygulamada maden ruhsatının devri amacıyla yapılan sözleşmelerin teorik olarak rödovans sözleşmesi olarak isimlendirilmesi yerinde değildir. Bu tür sözleşmeler maden hakkını devir sözleşmesi olarak isimlendirilmelidir. Zira rödovans sözleşmeleri ile maden hakkını devir sözleşmeleri arasında şekil, taraflar, uygulanacak hükümler bakımında farklılıklar bulunmaktadır.
İlk fark kendisini borcun tam ve gereği gibi ifası sonucunda sözleşmenin karşı tarafın kazandığı hakta göstermektedir. Maden hakkını devir sözleşmesinde sözleşmenin karşı tarafı, maden ruhsatının maden sicilinde adına tescil edilmesini talep etme hakkı elde etmektedir. Maden ruhsatının adına tescili ile birlikte, bu kişi herkese karşı ileri sürebileceği kendisine özgü ayni bir hak elde etmektedir.
Buna karşılık rödovansçı, ancak maden sahasının kendisine teslim edilmesini ve rödovans süresi boyunca kullanıma uygun halde bulundurulmasını talep etme hakkı elde etmektedir. Yani rödovansçı maden ruhsatının adına tescilini talep edemez. Ancak sözleşmeden doğan kişisel hakkının maden siciline şerh edilmesini isteyebilir.
Bu iki sözleşme arasındaki ikinci fark: sözleşmenin şekli konusundadır. Maden ruhsatının devrine ilişkin sözleşmeler resmi şekil şartına tabiidir. Buna karşılık rödövans sözleşmeleri, kural olarak herhangi bir şekle tabii değildir.
Maden hakkını devir sözleşmesinin tarafları, önceki ruhsat sahibi ile yeni ruhsat sahibidir. Buna karşılık, rödovans sözleşmesinin tarafları, ruhsat sahibi ile rödovansçıdır ( rödövans veren).
Uygulanacak hükümler de farklıdır. Maden hakkını devir sözleşmesine bir şeyin mülkiyetini devir amacı güden sözleşmelere (satış, trampa ve bağışlama sözleşmeleri) ilişkin hükümler niteliğine uygun düştüğü ölçüde kıyasen uygulanabilir. Buna karşılık, rödovans sözleşmelerine ürün kirası ve kullanım ödüncü sözleşmesine ilişkin hükümler kıyasen uygulanır.
Sonuç
Maden hakkının devri, devlet kontrolünde gerçekleşen bir işlemdir. Bu sebeple bahsi geçen devir işleminde bulunacak tarafların, kanunda geçen şekil şartlarına mutlaka dikkat etmeleri gerekir. Ayrıca hak kayıpları yaşamamak için tarafların yalnızca şekli hususlara değil; kanundan ve yönetmelikten doğan diğer tüm hususlara hakim olmalarında yarar vardır.
Öte yandan maden hakkının devri sözleşmesi ile rödovans sözleşmesinin farklarına yazımızda değinmiştik. Genel olarak bu iki sözleşmenin farklarını bilmek sözleşmenin ilgilileri için oldukça yararlı olacaktır. Örneğin bir işçi olarak, işten doğan alacakları için rödovans sözleşmesinin varlığına dayanarak hak talep etmek, işçinin daha lehinedir. Çünkü rödovans sözleşmesinin varlığı halinde sözleşmenin tarafları işçiye karşı müteselsilen sorumlulardır. Bu gibi lehe olan hükümlerin bilinmesi, çıkarların korunması için gereklidir.
İzmir en iyi avukat olarak, hukuki konularda size rehberlik etmek ve sorularınıza cevap vermek için buradayız. Diğer yazılarımıza göz atmak için linke tıklayabilirsiniz.
Yaz Stj. Leyla YORULMAZ
Av. Ömer Faruk KILIÇ
Sosyal Medyada Bizi Takip edin
https://www.facebook.com/kapitalhukuk