Bu yazımızda marka hakkı ve korunması ve hukuki yolları incelenecektir.
Özetlemek gerekirse, marka hakkı; mutlak, soyut bir hak olup bir çeşit tekel niteliğindedir. Bu özelliğiyle marka, sahibine diğer işletme ve şirketlerden ayırt edilebilme özelliğini verir. Sayılan nedenlerden dolayı markanın ayırt edici gücünün yanında markanın itibarı da özenle korunmalıdır.
Giriş
Markanın tanımını ele aldığımızda öncelikle bakılması gereken yer TDK’dır. TDK’nın yapmış olduğu tanıma göre marka “Bir ticari malı, herhangi bir nesneyi tanıtmaya, benzerinden ayırmaya yarayan özel ad veya işaret.” anlamına gelmektedir.
Bu tanımı incelediğimizde de açıkça görülüyor ki marka, her bir işletmenin mal ve hizmetlerini diğer işletmelerden ve teşebbüslerden ayıran özel işaretlerdir.
Geçmişten günümüze marka, mal veya hizmetlerin üretimi ve sunumunda ayırt edici olma özelliğinin yanında tüketicilere güven verme fonksiyonunu da barındırır. Çoğunlukla tüketiciler markanın sektörde ve piyasadaki itibarı doğrultusunda tüketiciye verdiği güven sonucu alışveriş yapmaktadırlar.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nda markanın tanımına açıkça yer verilmemiştir. Fakat kanunun 4. maddesinde işaretlerin belirli şartları sağlaması koşuluyla marka olabileceği ifade edilmiştir. İlgili maddeye göre “Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dahil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.” Hangi işaretlerin marka olabileceği bu şekilde tanımlanmıştır.
Her bir tanımda da gördüğümüz üzere her bir teşebbüs ve ticari işletmenin ilk olarak yapması gereken ürettiği malın ya da hizmetin, diğer işletmelerin mal ve hizmetlerinden ayırt edilebilirlik özelliği doğrultusunda seçmiş olduğu markanın tescilini yaptırmaktır.
Tescil, marka hakkını koruma altına alınmasını sağlayan en önemli müessesedir. Marka tescili yapılarak bu özel marka işareti yasal olarak koruma altına alınmaktadır. Tescilin en temel amacı 3. kişilerin marka üzerinden gelir elde etmesini önlemektir.
Marka tescili yaptırmanın tek faydası 3. kişilerin marka üzerinde hak iddia etmesini önlemek değildir. Ayrıca kendi adına marka tescili yapan teşebbüs ya da işletme bakımından söz konusu teşebbüsün bir marka adının olması ilgili teşebbüse prestij sağlayan com.tr uzantısı alma hakkını da verir.
Marka sahibi tarafından tescili yaptırılan marka, marka koruma süresinin başvuru tarihinden itibaren 10 yıl süre ile koruma altına alınır. Ancak dikkat edilmesi gereken husus markanın koruma süresinin bitiminden itibaren 6 ay içerisinde tescil süresinin yenilenmesi gerektiğidir.
Marka Hakkına Tecavüz Sayılan Fiiler
SMK’nın 29. ve 7. maddeleri belli koşullar altında yasaklanan veya yasaklanabilecek haksız kullanma şekillerini saymıştır.
- Markayı marka sahibinin izni olmaksızın 7. maddede belirtilen biçimlerde kullanmak.
- Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek.
- Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak.
- Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek.
Marka Hakkının Haksız Kullanılma Durumları
Kanunun 7/3 maddesi ise haksız kullanma durumlarını düzenlemektedir. Marka hakkının haksız kullanılma halleri aşağıdaki gibidir;
a. Haksız İşaretin Mal ve Ambalaj Üzerine Konulması
Haksız işaretin SMK md. 7/3 (a) anlamında mal ve ambalaj üzerine konulması markanın ihlali anlamına gelir. SMK md. 7/3 (a)’ya göre tanınmış marka koruması durumunda, işaretin aynı mal ve hizmet grubunda kullanılmaması halinde de bir koruma sağlanır. Haksız işaretin mal üzerine konulmasından maksat, markanın o mal üzerine kolayca çıkmayacak ve tüketicinin satın alırken kolayca görebileceği bir yerine markanın dikilmesi, yapıştırılması, işlenmesi veya kazıma, kabartma, baskı ve benzeri yollarla ürünün üzerinde yer alması demektir.
b. Haksız İşareti Taşıyan Malın Piyasaya Sürülmesi, Piyasaya Sürülmek Üzere Stoklanması ve Tesliminin Teklif Edilmesi, Söz Konusu İşaret Altında Hizmet Sağlanması veya Sunulması
Piyasaya sürme kavramı geniş yorumlanmalıdır. Örnek vermek gerekirse, internet üzerinde bir web sayfasında markaya sahip olan ürünün tanıtımı yapılarak, muhtemel müşterilere satış için icapta bulunulması ya da fuarda sergilenmesi bunlara örnek olabilir. Bu hususta malın piyasaya sürülmesinin ne şekilde olduğu önemi teşkil etmez. Piyasaya sürme; satım, kiralama veya finansal kiralama yoluyla olabilir. Markanın hizmetler için kullanılması, aynı mecralarda reklam ve tanıtımının yapılması gibi hallerde de aynı durum söz konusudur.
c. Haksız İşaret Taşıyan Malın İthal ya da İhraç Edilmesi
SMK md. 7/3 (c) marka sahibine marka hakkına tecavüz yoluyla üretilmiş malların Türkiye dışına ihraç edilmek üzere gümrüğe sevk edilmesi ya da yurt dışından Türkiye’ye ithal için gümrüğe getirilmesi halleri de, marka hakkına tecavüz halleri arasında kabul edilmektedir.
d. Haksız İşaretin Teşebbüsün İş Evrakı ve Reklâmlarında Kullanılması
Haksız işaretin mal üzerine konularak fiziki olarak satışa sunulması şart değildir. Yargıtay’a göre “iş evrakı” teriminden, kartvizit, mektup, posta kartı, katalog, fiyat listeleri, mönü gibi yazılı kağıtlar anlaşılmalıdır. Ayrıca broşür ve teknik verim raporu gibi tanıtım evrakı da iş evrakı kapsamına girmektedir.
Haksız işaretin yukarıda sayılan iş evrakı üzerinde kullanılması birer ihlal halidir. Ancak markayı taşıyan ürünlerin tamirini, bakımını yapan tamir atölyesi markanın itibarına zarar vermedikçe, malı kendilerinin ürettikleri yönünde alıcıda bir intiba bırakmadıkları takdirde ve malın nitelikleri ile kalitesi konusunda tüketiciyi yanıltmadıkça malın reklam ve tanıtımını yapabilmeleri mümkündür. Yukarıdaki açıklamalarımıza ek olarak markanın karşılaştırmalı bir reklâmda kullanılması, rekabet kurallarına aykırılık oluşturmadığı sürece marka ihlali oluşturmaz.
e. Tescil Edilmiş Bir Markanın Domain-Name Olarak Kullanılması
SMK md 7/3 (d)’deki ilgili düzenlemeye göre: “İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bir bağlantısı olmaması koşuluyla, işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde, alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük veya benzeri biçimlerde kullanılması” ikinci fıkraya göre yasaklanabilir.
Söz konusu maddede sayılan şart yerine getirilmiş ise, markayı oluşturan işaretin aynısının ya da benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı olarak kullanılması, yönlendirici kod olarak kullanılması veya yönlendirici kod, anahtar sözcük veya benzeri biçimde kullanılması halleri marka hakkına tecavüz olarak kabul edilmektedir.
f. İşaretin Ticaret Unvanı ya da İşletme Adı Olarak Kullanılması
SMK md. 7/3 (e)’de düzenlenmiştir.
g. İşaretin Hukuka Uygun Olmayan Bir Şekilde Karşılaştırmalı Reklamlarda Kullanılması
SMK md. 7/3 (f)’de düzenlenmiştir.
Marka Hakkının Korunma Yolları
Markanın taklit edildiğinin tespitinin ardından marka sahibi, üçüncü kişiler aleyhine açacağı davalarda yetkili mahkeme, davacının ikametgâhının olduğu veya suçun işlendiği yer mahkemesidir. Görevli mahkeme ise fikri ve sınai haklar hukuk ve ceza mahkemeleridir.
Tescilli bir markanın marka hakkına bir tecavüz söz konusu olursa, marka sahibi, kanunun 149. maddesi vd. düzenlenen talepleri ileri sürebilir.
Marka sahibi harici, rehin alan ve lisans durumunda, inhisari lisans alan veya duruma göre kanunun 158/2 maddesi basit lisans alan da söz konusu davaları açabilir. Ortak marka halinde markanın her bir sahibi, markanın haklarıyla sınırlı bir şekilde, fakat diğer ortaklardan bağımsız olarak hak sahibidir.
Bundan dolayı ortak markaya tecavüz durumunda, ortak marka sahipleri de birbirlerinden bağımsız olarak 149 vd. düzenlenen ilgili davaları açabilirler. Ancak tecavüz nedeni diğer ortağın tecavüz nedeni ile mahkemeye başvurma nedeni aynıysa, ortak marka sahipleri tarafından birden fazla dava açılması ve diğer şartların varlığı durumunda, mahkemece bu davalar birleştirilerek karara bağlanır.
Marka Hakkının İhlali Durumunda İleri Sürülebilecek Talepler
Bu taleplerin hepsi kanunun 149 maddesi vd. düzenlenmiştir. İlgili maddeye göre;
- Fiilin tecavüz olup olmadığının tespiti;
Marka hakkına karşı tecavüzün gerçekleşmesinin ardından bu fiilin ihlal oluşturup oluşturmadığına ilişkin tespit yapılması gereklidir. Marka hakkı sahibinin bu tespitin yapılmasında hukuki yararı bulunur.
- Muhtemel tecavüzün önlenmesi;
Henüz meydana gelmemiş ama tecavüz fiilinin gerçekleşmesinin muhtemel gerçekleşmesi muhtemel tecavüz fiilinin gerçekleşmeden önlenmesi için bu dava açılabilir. Örneğin marka hakkının ihlali anlamına gelecek fiili yapacak araçların temin edildiğinin tespit edilmesi halinde bu dava açılarak marka hakkının ihlalinin engellenmesi mümkündür.
- Tecavüz fiillerinin durdurulması
Burada önleme davasından farklı olarak mevcut devam eden bir tecavüz fiili söz konusudur. İhlal oluşturan fiilin gerçekleştirilmesi ve devam ediyor olması halinde hak sahipleri, tecavüz fiilinin durdurulması davası açarak tecavüze neden olan fiillerin durdurulmasını talep edebilir.
- Tecavüzün kaldırılması ile maddi ve manevi zararın tazmini,
Marka hakkı ihlal edilen hak sahibi, ihlal nedeniyle uğradığı zararların giderilmesi için tazminat davası açabilir. Davacı marka hakkı sahibi gerçek veya tüzel kişi, davalı ise marka hakkı ihlali oluşturan gerçekleştiren kişidir.
Bu dava bakımından zamanaşımı söz konusu fiil bir haksız fiil olduğundan dolayı TBK’nın 72. maddesindeki zamanaşımı süresidir. Sonuç olarak hak sahibi tarafından zararın ve tazminat yükümlüsünün öğrenilmesinden itibaren 2 yıl ve herhalde fiilin işlendiği tarihten itibaren 10 yıl geçmesi ile talep zamanaşımına uğrar.
Hakkı ihlal edilen marka sahibi, uğradığı zararın tazminini ve ihlal nedeniyle yoksun kaldığı karın verilmesini talep edebilir. Zararın telafisi amacıyla tazminat miktarı hesaplaması yapılırken fiili zarar ve yoksun kalınan kazanç dikkate alınacaktır.
- Tecavüz oluşturan veya cezayı gerektiren ürünler ile bunların üretiminde münhasıran kullanılan cihaz, makine gibi araçlara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde elkonulması.
Bu şekilde marka hakkına tecavüzle ortaya çıkan sonuçların ortadan kaldırılması amaçlanmıştır. Bu çerçevede özellikle haksız kullanılan markalı ürünlerin piyasadan toplanması veya markalı ürünleri üretmeye yarayan araç, cihaz veya makinelere el konulması talebinde bulunulabilir. Böylelikle söz konusu malların ve cihaz, alet ve makinelerin marka hakkına tecavüz edenin mülkiyetinden ve makinelerin marka hakkına tecavüz edenin mülkiyetinden çıkarması amaçlanır.
- El konulan bu ürün, cihaz ve makineler üzerinde kendisine mülkiyet hakkı tanınması.
Ancak bu halde söz konusu ürün, cihaz ve makinelerin değeri ödenecek tazminat miktarından mahsup edilir. Bu değerin kabul edilen tazminat miktarını aşması halinde, aşan kısım hak sahibince karşı tarafa ödenir.
- Tecavüzün devamını önlemek üzere tedbirlerin alınması, özellikle masraflar tecavüz edene ait olmak üzere elkonulan ürünler ile cihaz ve makine gibi araçların şekillerinin değiştirilmesi, üzerlerindeki markaların silinmesi veya marka haklarına tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise imha edilmesi.
- Haklı bir sebebin veya menfaatinin bulunması hâlinde, masrafları karşı tarafa ait olmak üzere kesinleşmiş kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilan edilmesi veya ilgililere tebliğ edilmesi.
Bu talebin kabulü durumunda ilanın şeklî ve kapsamı kararda tespit edilir. İlan hakkı, kararın kesinleşmesinden sonra üç ay içinde talep edilmezse düşer. Dolayısıyla mahkeme başvurunun süresinde yapılıp yapılmadığını re’sen inceler.
- İtibar tazminatı; marka hakkına tecavüz edilmesi durumunda, hakka konu ürün veya hizmetlerin, tecavüz eden tarafından kötü şekilde kullanılması veya üretilmesi, bu şekilde üretilen ürünlerin temin edilmesi yahut uygun olmayan bir tarzda piyasaya sürülmesi sonucunda markanın itibarı zarara uğrarsa, bu nedenle ayrıca tazminat istenebilir. Bu tazminat tamamen marka hukukuna özgü bir tazminattır. Bu tazminat, kanunun 149. maddesindeki maddi ve manevi tazminattan farklı olup 150/2’deki şartlara ek olarak istenecektir.
Marka Hakkının İhlali Halinde Cezai Sorumluluk
Marka hakkını ihlal eden kişi veya kişilerin sadece hukuki sorumluluğu yoktur. Bunun yanında cezai sorumlulukları da bulunmaktadır. Marka hakkının ihlali halinde uygulanacak cezai yaptırımlara ilişkin düzenlemeler kanunun 30. maddesinde bulunmaktadır.
İlgili maddede düzenlenen suçlar ancak marka hakkı ihlal edilen kişinin yapacağı şikayet üzerine soruşturulur. Düzenlenen suçların bir tüzel kişi tarafından işlenmesi halinde tüzel kişilere özgü güvenlik tedbirleri uygulanır.
Sonuç
Yazımızda konu ile ilgili olarak marka hakkının ihlalinin hangi durumlarda söz konusu olduğunu ve ihlal durumunun ortadan kaldırılması için hangi hukuki yollara başvurulabileceği genel hatlarıyla açıklandı. Marka ayırt edici özelliği, muhtemel ya da halihazırdaki müşterilere verdiği güven sebebi ile çok önemli bir müessesedir ve özenle korunmalıdır.
Marka hakkı ihlali durumunda marka sahibi için büyük hak kayıplarına da neden olabilir. Henüz herhangi bir zarar oluşmadıysa ya da zararın ortaya çıkmasının önlenmesi amacıyla veya zararın oluşması halinde de tazmini amacıyla dava açılması süreçlerinde hukuki destek alınması hak kaybı yaşanmaması için çok büyük önem arz etmektedir.
Avukat İzmir olarak, hukuki konularda size rehberlik etmek ve sorularınıza cevap vermek için buradayız. Diğer yazılarımıza göz atmak için linke tıklayabilirsiniz.
Yaz Stajyeri Dilek OĞUZ
Av. Muhittin KURNAZ
Sosyal Medyada Bizi Takip edin
https://www.facebook.com/kapitalhukuk