Ülkemizde son zamanlarda gerçekleşen salgın hastalık nedeniyle birçok önlemler alınmaktadır. Bunların başında belirli yaş gruplarına sokağa çıkma yasağı getirilmesi ve sosyal aktivite yapılan ortamların geçici olarak kapatılması gibi önlemler yer almaktadır. Bu yasakların hepsi vatandaşlarımızı korumak için yapılmış gibi gözükse de tam olarak bir korumadan bahsedebilmemiz mümkün değildir. Şöyle ki, işyeri kapatılan bireylerin ücretsiz izne ayrılmaya zorlanmaları bu insanların geçimlerinde oldukça güç duruma düşmelerine neden olacaktır. Diğer yandan işveren açısından ise maaş dışındaki düzenli giderlerin (kira gibi) devam etmesi ancak herhangi bir gelir kaleminin olmayışı işverine de telafisi güç durumlara düşmesine neden olabilir.
Bu yazımızda her iki açıdan da hukuki anlamda tüketici hukuku kapsamında bir değerlendirme yapacağız. Buna göre; Türk Medeni Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu’nda yer alan ve Türk Hukuku’nun geri kalan kısmında da önemli bir yere sahip olan sözleşme serbestisi ilkesi gereğince, taraflar istediği süre zarfında, istediği kişi ya da kurumla, hukuk düzeninin elverdiği ölçüde hukuksal bir ilişki kurabilmektedir. Tarafların aralarında akdedilen sözleşmede, mücbir sebeple sözleşmeden dönme ifadesi yer alabilmektedir.
Tüketici Hukukunda Sözleşmenin İptali Koşulları
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun E. 2017/90 K. 2018/1259 sayılı ve 27.6.2018 tarihli kararında mücbir sebep şu şekilde açıklanmıştır: “Mücbir sebep, sorumlu veya borçlunun faaliyet ve işletmesi dışında meydana gelen, genel bir davranış normunun veya borcun ihlâline mutlak ve kaçınılmaz bir şekilde yol açan, öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan olağanüstü bir olaydır.”
Depremler, seller,nyangınlar ve salgın hastalık gibi insan iradesi dışında olan doğal afetler mücbir sebep olarak sayılırlar. Bu olay doğal, sosyal veya hukuki bir olay olabileceği gibi insana bağlı beşeri bir olay da olabilir. Ancak bu durumda ilk şart olarak zarar verenin faaliyet ve işletmesinin dışında kalan bir olaydan kaynaklanması gerekmektedir.
Mücbir sebebin ikinci şartı ise öngörülmezliktir. Eğer önceden öngörülebilen bir olay ise işbu olay mücbir sebebe teşkil etmeyecektir. Örneğin bir iş yerine de çalışanlarımızdan birinin yangın çıkaracağını öğreniyoruz ancak hiçbir tedbir almıyoruz. Bu durumda mücbir sebepten söz edilemez. Mücbir sebep maddelerine genellikle sözleşmelerde yer verilmektedir. Ancak verilmediği durumlarda mevcuttur.
Sözleşmenin kurulması anından itibaren tarafların ifa kabiliyetlerini etkileyecek, Coronavirus salgını gibi engeller ortaya çıkabilir ve taraflarca akdedilen sözleşmede metninde mücbir sebep nedeniyle sözleşmenin sona erdirilmesi ya da feshi hükmü yer almayabilir. Bu madde sözleşmede yer almasa da kanunen taraflara sözleşmeyi sona erdirebilmek adına tanınmış bazı haklar mevcuttur; bunlar “Sözleşmeden dönme” ve “fesih” olarak ikiye ayrılmaktadır.
Birbirinden esas itibariyle ayrı olan bu iki kavram arasındaki tek benzerlik her ikisinin de sözleşmeyi sonra erdirmeleridir. Fesih hakkı sözleşmeyi kullanıldığı an veya ileriye dönük olarak sonlandırmasının yanı sıra sözleşmeden dönme hakkı geriye dönük olarak sözleşmeyi yok kabul ederek sözleşmeyi sona erdirmektedir. Türk borçlar Kanunu’nun Aşırı İfa Güçlüğü başlıklı 138. maddesinde yer alana kanun metinine göre öngörülemeyen ve öngörülmesi beklenemeyen olağanüstü durumlarda eğer durum borçludan kaynaklanmıyorsa sözleşmeden dönme hakkının mevcut olabileceği düzenlenmiştir. Bu hakkın kullanılabilmesi için aşağıdaki durumların hepsini mevcudiyeti gerekmektedir;
1-) Sözleşmenin akdedildiği sırada öngörülemeyen ve öngörülmesi de taraftan beklenmeyen olağanüstü bir durumun ortaya çıkması
2-) Bu durumun borçludan kaynaklanmıyor olması
3-) Kendisinden ifanın istenmesinin dürüstlük kurallarına aykırı olacak şekilde borçlu aleyhine değiştirilmiş olması
4-) Borçlu, borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı derecede güçlenmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa edilmiş olması
Bu koşulların gerçekleşmesi durumunda borçlu, mahkemede sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme hakkı kazanacak ayrıca bunun mümkün olmaması durumunda karşı tarafa yapacağı bildirimle sözleşmenin el vermesi halinde fesih hakkını kullanabilir ya da sözleşmeden dönebilir.
Örneğin, bir kişinin turizm acentesinden bir hizmet aldığını varsayalım. Ancak salgın hastalık sebebiyle kişinin bu hizmeti kullanabilmesi mümkün olmayacaktır. Bu sebeple turizm acentesinden aldığı hizmetin karşılığının ödemesini kendisinden beklemek gerçekten de dürüstlük kuralıyla bağdaşmayacaktır.
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 51. maddesi paket tur sözleşmelerini düzenlemiştir. Kanunun aynı maddesi, tüketicinin kendisinden kaynaklanmayan nedenlerle sözleşmenin esaslı unsurlarından birisinin değişmesi veya turun başlamadan önce iptal edilmesi halinde sözleşmeden dönme hakkına sahip olacağını belirtmiştir:
İlgili madde uyarınca “Tüketicinin, sözleşmenin ifası sürecinde ortaya çıkan her türlü eksiklik nedeniyle bedelin indirilmesini talep etme hakkı vardır. Paket tur düzenleyicisinin, tur başladıktan sonra önemli bir yükümlülüğünü yerine getirmediği veya getiremeyeceği tespit edildiğinde tüketici sözleşmeden dönebilir. Bu hâllerde paket tur düzenleyicisi veya aracısının ücret talep etme hakkı sona erer. Yapılmış olan ödemelerin sözleşmeden dönüldüğü tarihten itibaren tüketiciye derhâl iade edilmesi zorunludur. Ancak paket tur düzenleyicisi o ana kadar ifa etmiş olduğu edimler için tüketiciden hizmetten faydalandığı oranda uygun bir karşılık talep edebilir.” Şeklinde ifade edilmektedir.
Sonuç olarak tüketici hukuku alanına giren bir mal veya hizmet alımı yaptıysanız veya ileriye dönük olarak yapacağınızın vaadini verdiyseniz ve yukarıda açıkladığımız koşulları sağlıyorsanız sözleşmenizden dönebilir veya sözleşmenizi feshedebilirsiniz. İzmir avukat, tüketici hakları konusunda size rehberlik ederek sözleşme şartlarına uygun bir şekilde haklarınızı korumanızda size yardımcı olabilir.